TARİH : Cengiz Han Devri Ve Moğol İstilası


Cengiz Han Devri Ve Moğol İstilası

Moğolların dünyayı istilası önce İslam alemi, özeldeyse Harizmşah Muhammed’in hatalar dolu politikası sonucu Cengiz Devleti’nin Harizmşah ülkesini işgali ile başlamıştı. Moğolların Hârizmşahlar üzerine yürümeleri, Harizmşah Muhammed’in görevlendirdiği Otrar Valisi İnalcık’ın, Cengiz Han’ın elçilerini katletmesi dolayısıyla başlamıştır. Ancak bazı araştırmacılar istîlânın bu hadise olmasaydı da zaten bir gün gerçekleşeceği kanaatindedirler. Bu kanaate göre; iklimi mutedil, toprakları ziyadesiyle verimli ve madence zengin, üstelik pazarları kıymetli emtia ile dolup taşan zengin Mâverâünnehr, Horasan ve Hârizm diyarlarını ele geçirme fikri de Cengiz’i istîlâya teşvik etmiştir. Yine Cengiz’in cihangirlik iddiası ve Moğollara telkin edilen “seçkin millet” düşüncesi, istîlânın sebepleri arasında zikredilmektedir. Sebepler her ne olursa olsun Otrar hadisesi Cengiz’e İslâm ülkelerini istîlâ hususunda bahane vermiş ve Cengiz’in garp seferi, dolayısıyla Moğol istîlâsı bu olay dolayısıyla başlamıştır.

Cengiz Devri Moğol İstilası

1219 Ocak ayında toplanan Moğol kurultayından harp kararı çıktıktan kısa süre sonra harekete geçen, Karluklar ve Uygurlar gibi kendisine tâbi kavimlerden aldığı askerlerle ordusu 150.000 ile 200.000 arası bir mevcuda ulaşan Cengiz Han, aynı yılın sonbaharında İnalcuk’un idaresindeki Otrar önlerine ulaştı. Burayı muhasaraya başlayan Cengiz, vaktini Otrar önünde zayi etmemek adına ordusunu kısımlara ayırdı; Çağatay ve Ögedey adlı oğullarını Otrar kuşatmasına memur etti, kendisi Buhara üzerine yürürken diğer bir kısım kumandanlarını da birkaç tümen ile başka mevkileri işgale gönderdi. Böylece Hârizmşah şehirlerinin birbirine yardımının önüne geçilmiş olacaktı. Beş ay devam eden Otrar muhasarası, müdafaadan vazgeçerek askerleriyle beraber teslim olan Hâcib Karaca’nın çıktığı kapıdan şehre giren Moğollar tarafından sona erdirildi. Cansiperâne müdafaasına rağmen sağ ele geçirilen İnalcuk, Cengiz’e gönderilerek işkence ile şehid edildi. Şehir tahrip edildiği gibi, Otrar Müslümanlarının bir kısmı cebren Moğol ordusuna dahil edilip geri kalanlar kâmilen katledildiler. Cengiz’in Otrar önünde yaptığı taksim ile Sığnak, Barçınlıg-kend, Cend ve Yeni-kend üzerine gönderdiği büyük oğlu Çoçi ve kumandan Ulus-İdi de mezkûr şehirleri 1219 ilkbaharında işgal ettiler. Özellikle Moğollara mukavemet eden Sığnak’ta korkunç bir katliam vuku buldu.

Bu arada Cengiz, yanında küçük oğlu Tuluy, ayrıca Cebe Noyan ile Subutay Noyan adlı kumandanları olduğu halde Moğol ordusunun külliyetli kısmı ile birlikte Buhara üzerine yürümüştü. Sırasıyla Zernûk ve Nûr kentlerini işgal eden Cengiz, 1220 Şubat ayında Buhara önlerine vardı. Kısa süren bir müdafaa akabinde Horasan’a gitmek üzere şehirden huruç eden Buhara’daki Hârizmşah kuvvetleri, Ceyhun ırmağına yetişemeden kendilerini takip eden Moğol birlikleri tarafından katledildiler, ancak bir kısım Hârizmşah askerleri iç kaleye kapanarak savunmayı sürdürdüler. Şehre girmeyi başarmış olan Moğollara 12 gün müddetince büyük zayiat verdiren bu gâziler, son ferdin şehâdetine dek mücadeleye devam ettiler. Bu harp müddetince iç kaleye ateş yağdıran Moğol askerleri şehrin büyük kısmının yanarak harabeye dönmesine sebep oldukları gibi, Kur’ân-ı Kerîm’e, mâbedlere ve müslüman kadınların namusuna büyük hakaretlerde bulunmuşlardı.

Bundan sonra Cengiz, Hârizmşahlar Devleti’nin ikinci payitahtı olan Semerkand’a yürüdü. Otrar’ın işgalini tamamlayan Çağatay ve Ögedey de kuvvetleriyle birlikte Semerkand önlerinde bulunan babalarına katılmışlardı. Cengiz evvelâ çevresindeki şehirleri işgal ile Semerkand’ın imdat yolunu kesmiş, Moğol ordusunun esas kalabalık kısmını Mâverâünnehr’in bu en müstahkem mevkiinin işgaline tahsis etmişti. Cengiz, Semerkand önlerinde iken şehre çok yakın bir mevziye küçük bir Moğol birliği gönderdi. Şehirdeki Hârizmşah askerlerini ve halktan bazı gönüllüleri dışarıda kurduğu pusuya çekerek imha eden Cengiz, aralarında kılıç zoruyla kendi dindaşlarına karşı yürümeye teşvik edilen çok sayıda müslüman esirin de bulunduğu Moğol ordusunu -diğer şehirlerin kuşatmalarında olduğu gibi- art arda gelen ve birbirini ihata eden birkaç halka şeklinde konuşlandırmak suretiyle Semerkand’ı ablukaya aldı. Şiddetli vuruşmalar neticesinde şehri teslime karar veren şehir ileri gelenlerinin kapıları Moğollara açmasıyla Semerkand işgal edildi; müdafaaya Câmi-i Kebîr’de devam edenler dahil bütün Kanklı askerleri ve sivil müslümanlar merhametsizce katledildiği gibi, çarpışmalar sırasında mahvolmuş olan şehir günlerce yağma edildi (Muharrem 617/Mart-Nisan 1220). Sultan Muhammed Semerkand’ın imdadına iki ordu göndermişti, ancak bunlar da şehrin düştüğünü öğrenip geri dönmüşlerdi. Ulak Noyan, Süketü Çerbi ve Tugai’nin emrindeki 5000 kişilik Moğol birliği de Otrar’ın güneyinde olup Seyhun’un her iki yakasında bulunan şehirleri işgale memur edilmişlerdi. Bu kuvvet Benâket’i işgal ve buradaki Kanklı askerlerini katletti. Yine Seyhun sahilinde bulunan şehirlerden Hocend’in muhasarası için ise 20.000 Moğol’dan başka Buhara, Semerkand ve istîlânın uğradığı diğer Hârizm şehirlerinden cebren sürüp getirilen 50.000 müslüman esir sevk edilmişti. Şecaati ve harpteki mahareti ile meşhur Temür Melik kumandasındaki Hocend müdafileri kahramanca bir savunmadan sonra Hocend bölgesini terk ederek teknelerle Seyhun’u Aral Gölü’ne doğru takip etmek suretiyle direnişe devam ettilerse de, firara muvaffak olan Temür Melik haricinde son ferde kadar şehid oldular, Hocend ise Moğolların eline geçti.

Bütün bunlar olurken Sultan Alâeddîn Muhammed, garba doğru firara başlamış bulunuyordu. O, daha Cengiz’in Buhara’ya yürüdüğü 1220 başlarında Semerkand’dan Horasan bölgesine, Belh’e hareket etmişti. Sultan’ın oğlu ve Hârizmşahların Irak idarecisi olan Rükneddîn Gûrsançtı’nın veziri İmâdülmülk-i Sâvî tam bu sıralarda Belh’e gelerek, Sultan’a Irak’tan asker toplamak ve bu askerle Moğolların üzerine yürümek gerektiğini söyledi. Sultan’ın bütün firarı boyunca yanında bulunan oğlu Celâleddîn buna kati surette karşı çıkarak; Sultan’ın dilerse Irak’a gidebileceğini, fakat Hârizmşah ordularının kumandasını kendisine bırakması gerektiğini, bu şekilde en azından Moğolların karşısına çıkarak müslümanlar nezdinde korkaklıktan ve rezillikten kurtulacaklarını söyledi. Ancak Sultan buna rıza vermediği gibi Celâleddîn’in kendisinden ayrılıp gitmesine de müsaade etmedi. Bu sıralarda Buhara’nın ve az sonra da Semerkand’ın düştüğü haberinin gelmesi yüzünden Sultan korkuya kapılarak Irak’a yöneldi. Bu sıralarda ne pahasına olursa olsun Sultan’ı ele geçirmek emelinde olan Cengiz’in Sultan’ı aramak vazifesiyle garba gönderdiği Cebe, Subutay ve kendi damadı Tohuçar’ın idaresindeki 30.000 kişilik Moğol kuvveti Ceyhun’u geçerek her yerde Sultan’ı aramaya başlamışlardı. Sultan Nîşâbur’a, oradan İsferâyîn’e gitti, Hemedan’a kadar yola devam ettikten sonra kuzeye yönelerek peşindeki Moğol kuvvetlerine izini kaybettirdi, Mâzenderân’a ve nihayet Hazar Denizi’ndeki Âbeskûn adalarından birine vasıl oldu. Yanında bulunan büyük oğlu Celâleddîn’i veliahtı tayin eden Sultan Muhammed, bundan kısa süre sonra gerek akciğer rahatsızlığından, gerekse ailesinin ve ülkesinin Moğollar elinde telef olmasından duyduğu ıstıraptan dolayı 1220 Aralık tarihinde vefat etti.

Sultan’ın vefatından bir süre önce, oğulları Çağatay ve Ögedey’i bütün bir Hârizmşah ülkesinin payitahtı olan Gürgenç’e yollayan ve Çoçi’ye de onlara iltihak etme emri veren Cengiz, bir yandan da Sultan Muhammed ile Terken Hatun arasındaki anlaşmazlığı Hârizm ülkesinin işgali için kullanmak üzere Sultan’a, Terken Hatun’un emrindeki kumandanların ağzından Moğollara tâbiiyet arz eden sahte mektuplar göndermişti. Akabinde Cengiz, Gürgenç’te bulunan Terken Hatun’a; Sultan’ın kendi annesine karşı nankörlük ettiğini ve Moğolların sadece Sultan ile harp halinde olduğunu söyleyerek, Terken Hatun’un güvenilir bir adamını kendisine göndermesi halinde Hârizm, Horasan ve Ceyhun’un garbındaki bölgelerin idaresini Terken Hatun’a bırakma hususunda ona teminat vereceğini bildirdi. Ancak Terken Hatun hazineyi, ayrıca Sultan’ın hanımlarını ve çocuklarını yanına alarak Horasan’a gitmek üzere Gürgenç’i terk etti. Başsız kalan Gürgenç’te bir süre kargaşa hüküm sürdü ise de, Sultan Muhammed’in Aralık 1220’de vefatından sonra Gürgenç’e gelen ve babası tarafından yeni veliaht ilan edilmiş olan Celâleddîn Mengübertî duruma hâkim oldu. Bununla birlikte Terken Hatun’a sadık kimselerin kendisine suikastta bulunacaklarını haber alan Celâleddîn, eski Hocend muhafızı Temür Melik ile birlikte bölgeden ayrılarak Horasan’a hareket etti. Gürgenç ileri gelenleri ise Terken Hatun’un akrabasından Humar-tigin’i Hârizmşah ilan ettiler. Kısa süre sonra Gürgenç önlerine gelen Çağatay ve Ögedey’in kuvvetleri Semerkand’da olduğu gibi Kanklı askerlerinin çoğunu dışarı çekerek pusuya düşürüp imha ettiler. Çoçi’nin de iltihakıyla kuvvetlenen Moğol ordusu, Ögedey’in kumandasında muhasarayı sürdürdü. Aylarca devam eden muhasara sonunda, şehrin muhakkak düşeceği fikriyle Humar-tigin ve bazı ileri gelenler Moğollara teslim oldular. Fakat asker ile ahali direniyordu; Moğollar metanet ve şecaatle şehri savunan Kanklı askerleri ve bütün bir Gürgenç ahalisi ile sokak sokak savaşmak zorunda kaldılar. Daha sonra binaları ateşe verdiler, Ceyhun’un bendlerini yıkarak şehri sular altında bıraktılar, böylece şehri tamamen tahrip etmek suretiyle Hârizmşahların merkezini işgal edebildiler. Kadın ve çocuklar esir alındı, erkekler ise tamamen katledildi.

1221 ilkbaharını dinlenerek geçiren Cengiz, sonbaharın gelmesiyle Tirmiz’i muhasara edip zaptettikten sonra korkunç bir katliam gerçekleştirdi, sonra Ceyhun’u geçip Belh’i işgal ederek aynı şenaati burada da tatbik etti, küçük oğlu Tuluy’u Horasan’ın diğer şehirlerini işgal ile görevlendirerek kendisi Talekan’a yöneldi, burada bulunan ve çok cesur muhariplerce müdafaa edilen Nasr-kûh kalesini zorlu uğraşlar sonunda ele geçirerek kale halkını katletti. Tuluy ise Merv’i muhasara ediyordu. Kısa süren mukavemetten sonra Moğollardan eman isteyen müslüman halk, Moğol askerlerinin şehre girişiyle birlikte şehir dışına çıkarılarak evvelkilerden çok daha büyük bir katliama ve tecavüze maruz kaldı, şehir yağmalandı (Kasım 1221). Sonra Tuluy tarafından Nîşâbur üzerine öncü olarak gönderilen ve Cengiz’in damadı olan Tohuçar’ın ölümü üzerine şehri işgal eden Moğollar intikam hissiyle hayvanlar dahil her canlıyı katledip şehri tamamen tahrip ettiler. Benzer bir katliamdan Sebzevâr ve Tûs’taki müslümanlar da kurtulamadı, Tûs şehri tamamen tahrip edildi. Horasan’ın diğer bir müstahkem şehri olan Herat’ı da işgal eden Tuluy, buradaki Hârizmşah askerlerini şehid ettikten sonra Talekan’ın işgali ile uğraşan Cengiz’in yanına döndü. Cengiz Nesâ, Cüveyn, Beyhak, Serahs gibi birçok İslâm şehrine ordular sevkederek buraları işgal ve Herat’tan Sîstan’a kadarki bölgede yer alan meskûn mahalleri tahrip ettirdi. Batıya gönderilen Cebe ve Subutay Noyan kumandasındaki Moğol birlikleri de 1221 Mart-Nisan’ında Merâga’yı, 1221 Ağustos-Eylül’ünde Hemedan’ı ve 1221 Ekim-Kasım’ında Erdebil ve civarını işgal ile müslüman halkı katletmişlerdi. Böylece 1221 senesi sonbaharına gelindiğinde evvelce Hârizmşah mülkü olup Moğollar tarafından istîlâ edilen bölgeler Kuzey’de Cend’den güneyde Sîstan’a, doğuda Seyhun kıyılarından batıda Irak-ı Acem’e uzanıyordu.

Cengiz, Sultan Muhammed’in vefatıyla en büyük düşmanından kurtulmuştu. Evvelce belirttiğimiz gibi, babasının vefatından sonra Gürgenç’e gelen Celâleddîn, Moğolların Gürgenç’i kuşatmasından kısa süre önce şehirden ayrılmak mecburiyetinde kalmıştı. Temür Melik ile birlikte şehri terkeden Celâleddîn, rastladığı Moğol kıtalarıyla çarpışarak bunları dağıtmış, o sıralarda henüz Moğolların eline düşmemiş olan Nesâ’ya, oradan Nîşâbur’a gelmiş, yine o sıralarda emrindeki askerle birlikte Herat’tan çıkmış olan Herat hâkimi Emînülmülk ile birleşmiş, topladığı kuvvetlerle 618/1221 ilkbahar başında Gazne’ye gelmiş, burada Halaç emîrlerinden Seyfeddîn Buğrak ve bazı Hârizmli ve Gûrlu kumandanların askerlerinin de iştirakiyle 90.000 kişilik kuvvetli bir orduya sahip olmuştu. Celâleddîn Cengiz’in Şigi-Kutuku emrinde gönderdiği 30.000 Moğol askerini Pervan’da perişan etti ise de, ganimet taksiminde çıkan kavgada Seyfeddîn’in biraderinin öldürülmesi ve Emînülmülk’ün Seyfeddîn’e hakareti yüzünden Halaç askerleri Celâleddîn’i terkettiler. Bundan sonra oğullarıyla birlikte bizzat Celâleddîn üzerine yürüyen Cengiz, Sind nehri kenarında vuku bulan şiddetli muharebede başlangıçta Celâleddîn’in müthiş bir gayretle Moğol ordusunu dağıtmasına rağmen ordusunu takviyelerle güçlendirerek Celâleddîn’i mağlubiyete uğrattı. Emînülmülk de dahil birçok İslâm askerinin şehid düştüğü bu savaşın sonunda Celâleddîn, Moğolların eline geçmemeleri için kendi hanımlarını nehre attırmaya mecbur kaldı; akabinde kendisini de atının üzerinde olduğu halde pervasızca Sind nehrine bıraktı ve salimen karşı sahile geçmeye muvaffak oldu (Kasım 1221).

Bu savaş akabinde Gazne Ögedey tarafından işgal edilerek sağ kalan müslümanlar kılıçtan geçirildiği gibi, şehir de yağmalanarak ateşe verildi. Sağ kalan Hârizmşah askerleriyle Sind nehrinin karşı sahilinde buluşan Celâleddîn, Hind mıntıkalarına baskınlar vererek çok sayıda silah ve ganimet elde etti, kendisine Hindistan’da katılanlarla birlikte gitgide kuvvetlendi. Üç sene müddetle Hindistan’da bazı racalarla harbeden, Delhi Türk Sultanı Şemseddîn İltutmış, onun müttefiki Kobaca ve diğer Hind hâkimleri ile mücadelerde bulunup bazı muvaffakiyetler elde eden Celâleddîn, bir müddet sonra Hindistan’ın kendisi için tehlikeli olduğuna kanaat getirerek bu ülkeyi terketti. Celâleddîn’in Hindistan’a gitmesinden hemen sonra Cengiz de Bala Noyan ve Törbay Tokşin’i onun peşinden göndermişti. Bunlar bir müddet Multan’ı kuşatmışlar, ancak şiddetli sıcaklar sebebiyle kuşatmayı kaldırdıktan ve Multan, Lahor, Peşâver ve Melikfûr bölgelerinde birçok yağma ve katliam yaptıktan sonra Sind nehrini geçerek Gazne’ye gelmişler, oradan da Cengiz’in yanına dönmüşlerdi.

1224 senesinde Kirman’a, buradan da biraderi Gıyâseddîn Pîrşah’ın elindeki Isfahan’a gelerek burayı ele geçiren ve Fars Atabegi Sa‘d’ın kızı ile izdivaç eden Celâleddîn, biraderini mağlup edip kendisine muti kılarak resmen Hârizmşah sultanı oldu; Horasan, Mâzenderân ve Irak-ı Acem’de bulunan idarecileri tâbiiyetine aldı. Halîfe Nâsır-Lidînillâh’ın elindeki topraklara taarruz etmeyi tasarlayan Sultan Celâleddîn Hûzistan’a geldi, Halîfe’nin ordusuyla mücadelelerde bulunduğu gibi Tüster’i muhasara etti, Basra’ya kadar uzanan akınlar yaptırdı. 1225 yazında Merâga’yı ve İldenizli Atabegi Özbek’in elindeki Tebriz’i zaptedip Azerbaycan’ı kendisine tâbi kıldıktan sonra Türkiye Selçuklu Sultanı I. Alâeddîn Keykubâd’a elçi göndererek onunla dostça münasebet tesis etti, yine Dımaşk Eyyûbî hükümdarı el-Melikü’l-Mu‘azzam Îsâ ve Erbil Atabegi Muzafferüddîn Kökböri ile ittifak yaptı, Gürcülerle cihâda başladı. Hârizmşah veziri Şerefülmülk’ün Erzenürrûm arazisinde yağma yaptırması ve yağmacı Hârizmşah askerlerinin el- Cezîre Eyyûbî hükümdarı el-Melikü’l-Eşref’e ait Ahlat civarından geçerlerken Eyyûbî askerleri tarafından taarruza uğramaları üzerine Celâleddîn, 1226 sonbaharında Ahlat’ı muhasara etti. Ancak vali Husâmeddîn Alî’nin şiddetle karşı koyması ve Yıva Türkmenlerinin Celâleddîn’e tâbi Azerbaycan’a saldırması dolayısıyla Celâleddîn kuşatmayı kaldırarak bu Türkmenleri cezalandırdı. 1227 senesinde Rey kurbundaki Dâmegân’a gelmiş olan Moğolları bozguna uğratan Sultan, Ahlat hâkimi Husâmeddîn Alî’nin Hârizmşahların Azerbaycan’daki topraklarına taarruzu sebebiyle Azerbaycan’a döndü. 1228 yazında da Isfahan yakınlarında daha kuvvetli bir Moğol ordusu ile harbetti, kendi ordusu bozuldu ise de Moğolları da geri çekilmeye mecbur etti.

Sultan Celâleddîn Mengübertî, Gürcüler ve Moğollara karşı yaptığı gazâlar ile müslümanlar nezdinde yüksek bir mevki elde etmişti. Ne var ki büyük bir hata yaparak bir İslâm şehrine, Ahlat’a 1229 Ağustos’unda ikinci defa yürüdü ve burayı muhasara etti. Gerek Halîfe Müstansır-Billâh, gerek Eyyûbîlerle müttefik olan Sultan Alâeddîn Keykubâd elçiler vasıtasıyla Sultan Celâleddîn’e muhasarayı kaldırması yönünde ihtarda bulundular ise de, şehri kuşatan Hârizmşah askerlerinin 1230 Nisan’ında şehri düşürerek şehirde bir kıyım gerçekleştirmeleri, taraflar arasında savaşı kaçınılmaz kıldı. el-Melikü’l-Eşref Mûsâ ile Alâeddîn Keykubâd kumandasındaki Eyyûbî-Selçuklu ordusu ile Celâleddîn Mengübertî ile Erzenürrûm meliki Rükneddîn Cihânşah idaresindeki Hârizmşah- Erzenürrûm ordusunun 1230 Ağustos’unda Erzincan yakınlarındaki Yassıçimen ovasında giriştikleri muharebede Hârizmşah ve müttefikleri bozguna uğradı. Muharebeden kısa süre sonra taraflar arasında sulh akdolundu ve Celâleddîn Azerbaycan’a çekildi.

1219-1222 seneleri arasında Asya’nın müslümanlarla meskûn geniş kısmının altını üstüne getirmiş ve Hârizmşah ülkesine tamamen hâkim olmuş olan Cengiz, evvelce istîlâ ettiği Kuzey Çin’de isyanlar başgösterdiği için 1222 sonbaharında dönüş yoluna çıkmış, 1224 yazında payitahtına varmış, isyan halindeki Tangutları itaate aldığı sıralarda, Ağustos 1227’de ölmüştü. Takriben iki yıl sahipsiz kalan Moğol tahtına Cengiz’in vasiyeti gereği oğullarından Ögedey geçti. Ögedey, Celâleddîn Mengübertî’yi ortadan kaldırmak maksadıyla Cengiz’in batıya gönderdiği Çormagan Noyan’ı yedek kuvvetlerle desteklemişti. Yassıçimen’de mağlup olduktan sonra, 30.000 kişilik bir kuvvetin başında bulunan Çormagan’ın Ceyhun’u geçerek batıya ilerlediği haberini alan Celâleddîn; Halîfe’den, Alâeddîn Keykubâd’dan ve Eyyûbî hükümdarlarından imdat istedi ise de onun evvelce Ahlat’ta müslümanlara karşı icra ettiği fiiller sebebiyle İslâm hükümdarları ondan yüz çevirdiler. 1231 yazında el-Cezîre bölgesine gelen ve Diyârbekir kurbunda Dicle nehri kenarında Moğolların baskınına uğrayarak Meyyâfârikîn’e (Silvan) doğru firar eden Celâleddîn, bu bölgede kimliği tayin edilemeyen kimseler tarafından hazin şekilde öldürüldü. Yassıçimen akabinde sağa sola dağılmış olan Hârizmşah kuvvetlerinin büyük kısmı ise Türkiye Selçuklu hükümdarı Alâeddîn Keykubâd tarafından himaye edildiler.

XIII. asır başından 1220 senesine kadar Şark’ın en büyük İslâm imparatorluğu olma vasfını hâiz Hârizmşahlar Devleti, bütün Ortaçağ’ın en acımasız ve kan dökücü müstevlîsi olan Cengiz idaresindeki Moğollar eliyle üç dört sene gibi kısa bir süre zarfında yıkılmıştı. Kaynaklarımız bütün müslüman Asya’yı korkunç yıkımlara uğratan bu istîlânın bilançosu hakkında kifâyet miktarı malumat vermektedirler. İşgal edilen şehirlerin müslüman ahalisi katliamlara ve tecavüzlere uğratılmış, ilim merkezleri tahrip edilmiş, yüz binlerce müslüman ikamet mahallini, vatanını terketmek mecburiyetinde kalmıştır. Bununla birlikte Moğollara metanetle karşı duran çok sayıda İslâm kumandanı hakkında da elimizde yeterli bilgi mevcuttur. Bunların belki en başında gelen Celâleddîn Mengübertî Moğollarla mücadeleyi sürdürmüş, zaman zaman onlara galip de gelmiştir. İslâm tarihinin sayılı kahramanlarından olduğu halde askerî muvaffakiyetlerini takip edecek siyâsî başarılar elde etme kabiliyetinden mahrum olan Celâleddîn’in vefatı ile Hârizmşahlar tarihe mâl olmuştur. Mücadeleci kişiliği, pervasızlık derecesinde şecaati ve İslâm düşmanlarına karşı giriştiği gazâlar ile müslümanların gönlünde bir dönem taht kurmuş olan Celâleddîn siyâsî hırslarının kurbanı olmuş, İslâm âleminde büyük uğraşlarla elde ettiği haklı şöhretini kendi eliyle tarümar etmiş, tabiatıyla Moğollar karşısında kendisine yardım edecek müttefikler bulamamıştır. 1227’de Cengiz’in ölümü, 1231’de de Celâleddîn’in vefatıyla dünya tarihinin çok hareketli bir safhası sona ermiş oluyordu. Bu tarihten sonra Moğollar Türkiye Selçuklularını, Eyyûbîleri ve Abbâsî Hilâfeti’ni tehdide başlayacaklardır. İstîlânın Avrupa’ya ve Anadolu’ya uzanacak olan kısmı ise çalışmamızın dışında kalmaktadır.

Yararlanılan Kaynaklar

Muhammed Said Güler, Moğol İstilası Ve Ayn-ı Calut Savaşı

Abu’l-Farac Tarihi, Cit II

Ahmet Temir, Moğolların Gizli Tarihi

Mükrimin Halil Yınanç, “Celâleddin Harzemşah” maddesi, İslam Ansiklopedisi

İbn’ül Esir Tarihi

*Bu çalışmanın tüm hakları, Muhammed Said Güler’e aittir.

İnceleyeceğiz ...