DERİN DEVLET DOSYASI : TÜRK DERİN DEVLETİNİN KAHRAMANLARI – ABDULLAH ÇATLI VE HİRAM ABAS


Kirli ve Derin Siyasi Tarihimizde Önemli Yer Tutan Eski İstihbaratçı : Hiram Abas

1932-1990 yılları arasında yaşamış olan eski MİT Müsteşar Yardımcısı Hiram Abas, yakın Türkiye tarihinin önemli figürlerinden biriydi.

tam adı mustafa hiram abas olan, mason olan dedesi ve babası nedeniyle ismini hiram abiff’ten alan efsane istihbaratçı.

şiddetli bir anti-komünist olarak bilinirdi. istanbul saint joseph fransız lisesi’ni bitirdikten sonra okumak için fransa’ya gitmiş, burada tutunamayınca dönüşte istanbul üniversitesi siyasal bilgiler fakültesi’ne girmiştir.

daima magnum 357 model çok sevdiği silahını kullanırdı. gençliğinde boks yapmış ve bu sporda oldukça başarılı olmuştur. kirli ve derin siyasal tarihimizin önemli bir yerini doldurmaktadır. türkiye’nin gelmiş geçmiş en iyi nişancısı olduğu söylenir.

hayatı, soner yalçın tarafından bay pipo adlı kitapta ustalıkla anlatılmıştır.

sanver

özal dönemimin en ünlü mit ajanı hiram abas, mit’in sivilleşmesi adımlarının en büyük aktörüdür. birçok yurt dışı operasyonun kilit ismi olarak kitaplarda geçmiştir.

yardımcısı mehmet eymür ile birlikte mit raporu olarak geçen ünlü belgeyi basına sızdırmakla suçlanır ve bu nedenle mit’ten uzaklaştırılmıştır. babalar operasyonu nedeniyle birçok ünlünün özel yaşamını deşifre etmiştir.

ziverbey köşkü ve ankara’da birçok işkenceli sorgulaması olduğu iddia edilmiştir. yurt dışı operasyonlarda birçok kadınla ilişkisi olduğu ve bu ilişkiler nedeniyle bazı operasyonları tehlikeye attığı belirtilmiştir.

rickshaw

sonradan kitap olarak da basılmış olan "nato’s secret armies (operation gladio and terrorism in western europe)" isimli akademik çalışmada hiram abas’tan şöyle de bahsedilir:

"abas, birleşik amerika devletleri’nde gizli operasyonlar alanında eğitildi ve bir mit ajanı olarak ilk kötü ününü beyrut‘ta, 1968 ila 1971 yılları arasında israil gizli servisi mossad ile işbirliği içinde çalışarak filistinliler’e ( – "filistin halkına" olarak da okuyabilirsiniz) karşı başarılı bir şekilde uyguladığı sayısız kanlı saldırı ile elde etti. sabahattin savaşman, eski mit müsteşar yardımcısı, duruşmada bunu doğrulayarak şunları da ekliyordu: "(abas) lübnan‘da cia ile ortak yürütülen operasyonlarda yer alan, onlardan yüklü ücret ve ikramiyeler temin eden, filistin kamplarındaki solcu gençleri hedef alan ve faaliyetlerde gösterdiği başarı sonucu mükâfatlandırılan bu kişi (…)". türkiye’ye dönüşünden sonra, cia ile yakın ilişkileri sayesinde mit hiyerarşisi içinde hızla yükselen abas; cia tarafından elde tutulmaya|çalıştırılmaya ve hassas terör operasyonlarına ( – şirket|cia tarafından) dahil edilmeye devam edildi. öyle ki, akıl hocası cia istasyon şefi duane clarridge italya’daki cia istasyonunun başına atandığında dahi, abas’ın kariyeri durmaksızın devam etti. clarridge, başkan ronald reagan ve cia şefi bill casey’e doğrudan bağlı olarak çalıştığı 1981’de dahi abas ile olan iletişimini kesmemişti."

kulkke

hiram abas, özal’ın yapacağı bir suriye ziyareti öncesi, öcalan’ın şam’da kaldığı apartmana kadar bildiklerini, sürekli fiziki ve teknik takip yapıldığını belgelerle özal’a iletmiş; bunun üzerine özal’la birlikte suriye gezisine katılmıştır.

turgut özal, hafız esad’la yaptığı temaslarından ardından, esad’dan şam’ı gezdirmesini ister. bu geziye önceden kararlaştırdıkları gibi hiram abas’ı da dahil eder. derken şam’da bulunan öcalan’ın yaşadığı semte kadar gelinir. özal tam bu sırada abas’tan aldığı işaret üzerine esad’dan öcalan’ın teslim edilmesini ister.

hafız esad’ın öcalan’ın bulunduğu yerle ilgili resmi bir bilgisi olmadığını söylemesi üzerine hiram abas, şoföre durmasını söyler. özal da hafız esad’a: "haydi inip beraber görelim şu dairede kim var?!" deyince hafız esad’ın rengi atar. daha sonra bölgenin güvenli olmadığını söyleyerek özal’ı uzaklaştırır.

bu olaydan birkaç ay sonra 1988’de önce kartal demirağ, özal’a suikast düzenler; eylül 1990’da da hiram abas öldürülür.

godot yu hacklerken

hiram abas, 26 eylül 1990 tarihinde, çiftehavuzlar mahur sokak’ta arabasının içinde, 7.65 çapında bir silah kullanılarak arkasından vurulmak suretiyle öldürüldü. eylemi dev-sol üstlendi.

öldürüldüğünde mit müsteşar yardımcılığı’ndan emekliydi. çalışma hayatı boyunca anti-komünistliği ve solcu düşmanlığıyla ünlenmişti. öyle ki mossad ve cia’den yüklü maaşlar aldığı dedikoduları gırla gidiyordu. yükselmesinde mossad ve cia ile olan ilişkilerinin olduğu da çok göze batmıştı. filistin’deki solcu katliamında da başrolde olması da bunu doğruluyor aslında. bu nedenle de emekliliği sonrası dev-sol’un ilk hedefi durumdaydı.

Yakın Türkiye Tarihinin En Kilit İsimlerinden, Derin Devlet Ajanı Abdullah Çatlı’nın Hayatı

1956’da doğan ve 3 Kasım 1996’daki, sırrı hala çözülemeyen Susurluk Kazası’nda hayatını kaybeden derin devlet ajanı ve kontrgerilla mensubu Abdullah Çatlı’nın hayatının kısa bir özeti.

kimilerine göre, türkiye’nin al capone’cuğu; (ki aslında capone’dan çok daha imtiyazlı, zira muazzam bir devlet himayesini uhdesinde barındırır) polis, asker, mafya, siyasetçi, korucu ve itirafçılardan oluşan "gladio" düzeneğinin en seçkini, bıçkını; kutsal devlet adına envaiçeşit operasyonlara katılımcı olmuş milliyetçi türk büyüklerinin reisi.

nevşehir’in çat köyünde, mübadele ile yunanistan’a göçmüş rumlardan kalma konağı mesken tutmuş bir kalaycı dedenin torunu; geçimini kah nakliyecilik kah da küçük esnaflıkla temin eden beş çocuklu bir babanın en büyük evladı.

ülkücülüğe sempati ile yaklaşan her liseli genç gibi o da nihal atsız’ın “bozkurtların ölümü” ve “bozkurtların dirilişi” romanları (yoksa benimsenen tabiri ile türk ırkçılığının teorisi mi deseydim) ile ülkü ocakları derneğinde tanışmıştı ve yine ek olarak judo ve tekvando kurslarında bir aslan parçası olmak için uğraş vermişti.

kutsal devletin komünistlerle savaşının, ankara’da meydan muharebeleri şeklinde seyri esnasında, muhtemelen başbuğ türkeş’in takdir ve onayı ile, 21 yaşında, “ülkü ocakları derneğinin ankara şube başkanlığı”na oturan ve böylelikle, "reis" lakabını da ilk defa kimliğine tescil ettiren bozkurt kumandanı.

ilerleyen zamanlarda, başkentte sergileyeceği üstün vatanperverlik hizmetlerinin karşılığı olarak, kendisindeki vatanına / milletine tapma gücünü ve cevherini keşfetme olanağı yakalayan gizli eller tarafından, memleketin büyük davalarında kullanılmak üzere latin amerikalarda ve abd’de envaiçeşit kurslardan geçirilmek üzere uzak diyarlara yollanacak olan, uzaktan kumanda ile harekete geçen "yok et" mekanizmasının milliyetçi tetiği.

bu süreç ve görevle ilgili olarak; çatlı’nın tetikçilerinden mehmet ali ağca, 1997 yılında, kanal d’de yayınlanan bir programdaki röportajında şöyle demiş idi:

“çatlı, kostarika’da (bu kısmı karıştırmış olduğu, çatlı’nın puerto rico’da eğitim aldığı bülent ecevit tarafından aynı programda düzeltilmişti) kısa ama yoğun bir anti-terör eğitim görmüştü. mükemmel derecede karate ve ingilizce biliyordu. sahte pasaport ve kimlik düzenlemede uzmandı. faşist kanadın türkiye’yi 12 eylül’e sürükleyenlerindi. yabancılar tarafından eğitilip, ordunun katılmayacağı ya da bölüneceği bir iç savaş olasılığına karşı sağ örgütlerin başına konuldu. sağ tarafı yönetecek şeflerinden biriydi.”

70’li yıllarda alparslan türkeş’in, muhsin yazıcıoğlu’ndan sonraki ikinci adamı; türkiye işçi partili 7 öğrencinin öldürüldüğü bahçelievler katliamı’nın maşası / tertipleyicisi; 16 mart 1978 istanbul üniversitesi’ndeki bombalı saldırının delikanlı milliyetçisi; abdi ipekçi cinayetinin perde arkası silüeti.

12 eylül darbesi’nden sonra, kullanılarak bir kenara atılan ve gizli eller tarafından yurt dışına çıkılması teşvik edilen, geçimi devlet tarafından temin edilen sivil memur. (mehmet el katmış/ susurluk araştırma komisyonu raporundan) bu yurt dışı ikameti sırasında yine kendisine görevlendirilen bu manadaki en büyük eylemini asala’ya karşı veren, (ki, rivayete göre başbuğ alparslan türkeş ve dava(!) arkadaşlarının tahliyesi ve ülkücüler hakkındaki idam kararlarının durdurulması şartıyla göreve talip oldu.) lakin, görmedim/ tanımadım/ bilmem efektleri ile kulağı seyirtilen yeşil ne ki türlüsünden pasaportlu sivil emniyet uzmanı.

bu ani silah ve iş ortağı oral çelik’in susurluk davası ile ilgili olarak meclis araştırma komisyonundaki beyanı ile süsleyelim isterim:

“abdullah çatlı, büyük bir adamdı. onunla birlikte ermeni asala örgütüne karşı, avrupa’da tam 28 eylem gerçekleştirdik. her eylem için devletten onar bin dolar aldık. ama paramızın tamamını alamadık; son işimizin ücreti ödenmedi. devletin bize on bin dolar borcu var.”

80’li yıllarda başlayan özelleştirme furyasının katalizörlüğünde terörizminde özelleştirilmesinden nasiplenen; vatan ve milletin bekası adına ücreti mukabilinde kurşun atanların girişimciliği ile kurulan organize suçlar holdinginin müellif ve ortağı olarak anılan yüce ülküdaş.

avrupa uyuşturucu kumpanyasını geliştirip sürdürdüğü süreçte 1986 yılında fransa’da suçüstü yakalanıp eroin kaçakçılığından hüküm giyen, iki yıl hapis yatan, akabinde, hakkındaki yedi yıllık cezayı çekmek üzere isviçre polisine teslim edilen ve lakin, kendisinin hamisi ve yandaşları tarafından burada fazla tutulmasına fırsat kalmadan türkiye’ye kaçırılan şerefli vatan evladı.

yurda geldikten sonra da pkk ile mücadele görevini üstlenen; bitip tükenmez üstün hizmetlerine yenilerini ekleyen, bu manada, tansu çiller’in başbakanlığı döneminde, apo’ya karşı tertipelenen başarısız suikast girişimindeki ekip içinde de yer alan ve rivayete göre, yaklaşık 50 milyon doları lübnan, suriye ve israil’de bu amaç için haraç mezat eden üniformasız vatan neferi.

ne yazık ki, yüce tanrı kendisinin türk milleti için vermiş olduğu üstün hizmetlerine karşı kayıtsız kalmadı. “iyiler erken ölür” kaidesini hayata geçirdi ve bu sevgili kulunu huzuruna aldı. hem de ağrısız sancısız anında bir sonla; kapkara bir mercedes içinde bir yanında yine şerefli türk silahşörlerinden hüseyin kocadağ, bir yanında da güzellik kraliçesi gonca us olduğu halde… bir de aynı araçta kazaya uğrayan, kürt aşiret reisi sedat bucak vardı, henüz vadesini doldurmadığından bu şanlı ölümle tanışma fırsatını yakalayamamıştı. ilah-i takdir!

bu vakayı, vatanın yılmaz savunucularından, şeflerin şefi, dönemin içişleri bakanı mehmet ağar şu vecizesi ile ölümsüzleştirmiş idi:

“kocadağ, herhalde suçluyu yakalamış, teslim etmek üzere istanbul’a getiriyor idi. yoksa devletin başka türlü çatlı ile bir arada olması mümkün değildir.”

kadere bakınız ki, çatlı öldükten sonra, yıllar yılı kendisini kullananlar dahil, koltuğu yüksekte olanlar, yüksek türk sosyetesi, türk asilzadelerinden çoğu kimse onu tanımadı.

lakin işin aslının öyle olmadığı korkut eken’in istanbul devlet güvenlik mahkemesi’nde verdiği şu beyanla anlaşılıyor idi:

“…çatlı ile beni, 1988’de, mit daire başkanı tanıştırmıştı. ancak ağır suçlardan dolayı arandığını bilmiyordum. emniyetteyken çatlı yurtdışı haber kaynağımızdı…”

sözün kısası; "bir dönemin türk büyükleri" isimli kitabın önemli sayfalarını işgal eden zat-ı muhteremdir, kendileri.

olmayanaergi

Papa Suikastı detayı

her ne kadar mehmet ali ağca, ısrarla "abdullah çatlı bu işte yok" dese de papa suikastinin baş aktörü olduğunu düşünüyorum. en azından lojistik destek açısından. aynı zamanda ağca olaydaki ikinci tetikçinin kankası oral çelik olduğunu söylediğinde asıl olaylar başlar.

– suikastten sonra italyan savcılardan martella, çatlı’nın arkadaşı yalçın özbey ile almanya’da temasa geçer ve kısaca ona " ağca’nın bu suikastı sovyetler adına bulgarlarla birlikte işlediği yönünde tanıklık yaparsan sana deli para veririrz." der. yalçın özbey de kabul eder ve mahkemeye çıkarılır.

diğer savcılardan biri de o sıralarda fransa’da cezaevinde olan çatlı ile temasa geçer ve ona da "gel tanıklık yap, seni yargılamayacağız" diyerek ikna eder ve çatlı mahkemeye çıkarılır.

– kameraların önünde çatlı mahkemeye getirtilir ve ağca sağına, özbey de soluna oturtulur, yüzleşme gerçekleştirilir. çatlı’yı gören ağca ve özbey adeta mahvolmuş gibi olurlar. bi titremedikleri kalır. özellikle özbey ağzını bile açamaz ve daha önce verdiği ifadeleri reddetmek zorunda kalır.

– ve çatlı kameraların önünde ikisini de bakışlarıyla konuşmalarıyla tehdit eder. oral çelik’in olay esnasında kendi yanında olduğuna, özbey’in para karşılığı böyle bir ifade verdiğine mahkemeyi resmen ikna eder ve mahkeme oral çelik dosyasını kapatır. daha sonra kızına yazdığı mektupta büyük ihtimal bu olaya ve asala operasyonlarına atfen "avrupa’yı hoplattım" diyecektir. isteyenler youtube’dan görüntüleri izleyebilir. adam resmem mahkeme huzurunda adamlarına racon kesmiş.

Abdullah Çatlı’nın mahkemedeki konuşması

VİDEO LİNK : https://youtu.be/dA7dCJFI1wk

– işin acı yanı bu olay 1985’te cumhuriyet gazetesine "büyük reis çatlı" başlığıyla haber olur ama uğur mumcu dışında kimsenin dikkatini çekmez.

– bu adam 80 ile 90 arasında resmen bütün istihbarat servisleri tarafından korunmuştur. hatta isviçre polisi bunları yakaladığında çok ilginç bir şey olur. interpol tarafından aranan adama sahte kimlik, pasaport verip, ceplerine harçlık koyup yollar.

– susurluk komisyonunda ortaya çıkan "çatlı 80 öncesinde de kullanıldı" ifadesinden sonra olay araştırılıyor.

bana kalırsa asker-mit ve kontrgerilla tarafından kendisine talimatlar verilmiş, esrarengiz yüzbaşı mehmet ali çeviker tarafından silah/bomba vs desteklenmiş ve darbeye giden süreçte ne kadar sansasyonel eylem varsa hepsini planlamıştır.

bu konuyla ilgili saint pierre’nin kurtları kitabı, uğur mumcu’nun papa mafya ağca ve soner yalçın’ın kitapları okunabilir…

tükiye tarihinde böylesine bir katilin avrupa’da ve türkiye’de böylesine korunması içimi acıtıyor. o zamanlar gerçekten bambaşkaymış…

belki şimdi olaylar daha farklı ama aynı mantıkla hala devam ettiğine inanıyorum…

türkiye yakın tarihinin en acı olaylarından ve en kilit adamlarından biri bence…

İnceleyeceğiz ...