MAFYA ÖRGÜTLERİ DOSYASI : 1990’LARDA YERALTI DÜNYASININ KRALLARI – SARI AVNİ – KÜRT İDRİS VE DÜNDAR KILIÇ


Sırlarıyla Birlikte Gömülen Türk Escobar Lakaplı Uyuşturucu Kaçakçısı : Sarı Avni

Sarı Avni ve Türk Escobar lakaplarıyla bilinen silah ve uyuşturucu kaçakçısı Hüseyin Avni Musullulu kimdir?

1942 rize çayeli doğumlu olan, 1983 yılında yurt dışına kaçan silah ve uyuşturucu madde kaçakçısıdır yaşar avni musullulu.

işlediği öne sürülen suçlardan sadece biri bile nasıl biri olduğunu gösteriyor. türkiye’ye 5414 tabanca, 4 milyon 380 bin mermi sokması ve buna karşılık 2 ton esrar ve 500 kilo eroini türkiye dışına çıkarması suçu ile suçlanmıştır.

12 eylül’den önce ise balgat ve bahçelievler katliamları ile ülkücülerle ilişkilendirilmiştir.

türk escobar’ı olarak da tanınan avni karadurmuş (yaşar avni musullulu), 12 eylül 1980 ihtilalinden sonra kaçtığı yurtdışında çok olaya karışmıştır. bulgar mafyasıyla ortak kurduğu eroin laboratuvarından papa’ya düzenlenen suikasta, kara para aklamaktan italya’daki devlet-mafya savaşında "köprü adam"lığa kadar pek çok olayda adı geçmiştir.

rize-çayelili olan sarı avni, 1980’den itibaren yurtdışında yaşamış ve kasım 1998’de balıkesir-altınoluk’ta polis tarafından ele geçirilmiştir. susurluk kazası’ndan iki gün önce altınoluk’ta abdullah çatlı, sedat bucak ve hüseyin kocadağ’la buluşarak yemek yediği ortaya çıkan musullulu, 14 yıl boyunca rıza ekşioğlu sahte kimliğiyle altınoluk’ta yaşadığını da itiraf etmiştir.

sanver

2 mayıs 2015’te, 73 yaşındayken sırlarıyla birlikte vefat eden türk mafyasının ve türk derin devletinin en önemli isimlerinden birisiydi. özellikle uyuşturucu kaçakçılığıyla büyük bir servete kavuşmuş ve devlet tarafından da uzun yıllar korunmuştur.

kendisinin yeraltı dünyasındaki lakapları ise "atilla", "sarı avni" ve "türk escobar’ı" olmuştur. türkiye’nin mafyası kitabında kendisine dair yabancı istihbarat kaynaklarından alınmış önemli bilgiler vardır.

70’li ve 80’li Yıllarda İstanbul’un En Ünlü Kabadayılarından Biri : Kürt İdris

1937’de doğan ve Aralık 2002’de hayatını kaybeden Kürt İdris lakaplı ünlü kabadayı İdris Özbir’in hayatından satır başları.

1990’larda adını duyurmaya başlayan mafyöz bi insandı kürt idris. kendisi, yeraltı kariyerine; hazine arazilerini parselleyip satmadan çek senet tahsilatına, adam yaralama, kaçırma tehdit, hatta hatta uluslararası civa oksit kaçakçılığı gibi ‘pek çok ayrı uzmanlık dalı’nı sığdırmayı başarmıştı.

80’lerde badigardlık ya da o yılların değimiyle bar fedailiği yaparak başlayan idris özbir, davaları devam ederken 2002 yılında akciğer kanseri nedeniyle hayatını kaybetti. bir dönem müzik piyasasına da girip başarılı olamayan özbir’in ibrahim tatlıses’i himayesine aldığı ve yeraltı dünyasıyla tanıştırdığı söylenir. ‘babanın ölümü’nün ardından oğulları ‘baba mirasını taşıyamadıkları’ gerekçesiyle birbirlerine girdiler.

takavutcadi

Kürt İdris ve Dündar Kılıç

kürt idris, fırtına gibi estiği dönemlerde dönemin matbuatında idris özbir olarak kayıtlara geçmiştir. özellikle dündar kılıç ile yedikleri içtikleri ayrı gitmediği doğrudur yani eküridirler. zaten üçer yıl arayla bu dünyadan göçüp gideceklerdir. alemde adını 25 yaşındayken hapishaneler kralı olarak ünlenen ve beyoğlu’nun haracını yediği söylenen nurettin onay cinayeti ile duyurmuştur. hapisten çıktıktan sonra artık kürt idris’tir. 12 eylül döneminde uzun süre kaçakçılık, eroin suçlamasıyla yargılanmıştır.

çağdaşları oflu osman ve dündar kılıç’ın olduğu bir ortamda ayrı ayrı olduğu masalarda oturduğu gazinoda ermeni olan bir arkadaşına "kürt, laz, ermeni yoktur. hepimiz türküz." demiş. söze içerleyen oflu osman, gazinoyu şenliğe çevirmiş, 9-10 el ateş sesinden sonra soluğu karakolda almıştır. kürt idris "silahım yanımda olsa kan çıkardı." deyip babalığın raconunu uygulamıştır. bu arada babanın rahmetli eşinin rum asıllı türk vatandaşı olduğunu belirtelim.

kendi oğlunun tarabya oteli’nde yapılan sünnet düğününde silahlar patlamış. 2 kişi terk-i diyar eylemiş, 2 kişi ise yaralanmıştır. terk-i dünya eyleyen kişi, otelde çalışan bir işçidir; isim yapmak için babanın düğününü seçmiş, sağa sola esip gürlemiştir. son mermiyi ise kendine sıkıp intihar etmiştir. yaralanan kişi ise dündar kılıç’ın damadı uğur özbirerdik olup, ifadesinde "silah seslerini duyunca düğünlerde adet olduğu gibi havaya ateş ediliyor sandım." demiştir. düğün sahibi kürt idris’in çocukları ali ve rüstem ise "biz mantar tabancaları patlatılıyor sandık. bu yüzden hiç korkmadık hatta başlangıçta çok eğlendik." demişlerdir.

mantar tabancısı sesleri ile büyüyen oğlu ali özbirerdik, 16 yaşına geldiğinde okuduğu liseye silahla geldiği tespit edilecek ve silahı arkadaşından ödünç aldığını söyleyerek "sadece kızlara hava atacaktım." diye de ekleyecektir. gaza gelip gazetecilere "makinalarınızı kırarım." tehdidinde bulunacak arkasından "babama söylemeyin çok kızar." diyecektir.

kürt idris, verdiği sosyal ve siyasal beyanatlarla da farkını ortaya koyan biri. zamanında "çok adam öldürdüm ama sabıkam yok." demişliği vardır. öldürüpte pişman olduğu cinayetler arasında olan nurettin onay için "nurettin benim bu piyasada gördüğüm kabadayıların en kralıydı. mert, cesur ve yiğit bir adamdı. zaman zaman aklıma geldiğinde inanın ağlayacağım gelir ama can davası. ben onu vurmasam o beni vuracaktı." demiştir.

alemin kabadayılarına ilişkin bir soruya çok enterasan bir cevapla karşılık vermiştir: "samimi söylüyorum, bu alemde hiç kimseyi sevmiyorum. inanın bana… ama yine de allah, arkadaşlarımın yardımcısı olsun. çünkü hiçbiri beni sevmedi ki ben onları seveyim."

tarih kitaplarinin okunulmamis sayfasi

kürt idris, aralık 2002’de öldü. 1937 kars doğumluydu. mezarı zincirlikuyu‘da; "her canlının bir gün ölümü tadacağı" o yerde. istanbul’a geldiğinde kelime türkçe bilmiyormuş, lakabı oradan kalma. "mustafa kemal’e, ismet paşa’ya, kenan evren’e baba diyen bu millet bana da baba demiştir, sağ olsun" diye bağlamışlığı vakidir bir röportajını.

yüksel şengül‘ün elimden düşürmediğim kitabı "konuşanlar konuşulanlar"da kürt idris "babalar savaşı" haberleri için de şöyle demişti:

"şimdi benim iki oğlum gazinoya gidiyor, orada dündar kılıç‘ın da çocukları var. orada içip, münakaşa ediyorlar sonra birbirlerine ateş ediyorlar, büyütülecek ne var, çocuklar ateş etmiş. işte buna babalar savaşı diyorlar…"

kendi ifadesine göre on kere idamla yargılanmış, her "büyük ve namuslu baba" gibi o da, "kadın ve uyuşturucu ticaretini ahlaksızca bulduğu için yapmadığını" söylemiş. kağıt üstünde tek sabıkası var: cinayet.

malumunuz, inci baba‘dan kürt idris’e, nihat akgün‘den drej ali‘ye, bütün bu adamların iddiası budur: mafya değiliz, kabadayıyız, pis iş yapmayız, gariban dostuyuz.

biz de yedik.

talimhane’de zıtlaştığı biriyle duello yapar ve bıçakla öldürür. afla çıktğı için "demirel ve ecevit’ten allah razı olsun" demeyi eksik etmez.

şengül, "fakir dostusunuz, bu servetin kaynağı nedir" diye sorar. cevap müthiştir: "cenabı hakkın gizli hazinesi bu. canım sıkılıyor, şimdi bir kese altın gelecek diyorum, hop geliyor. misal haraç almam, yıllar önce borç vermişimdir adam onu getirmiştir."

gizli hazinenin kaynağının cenabı hak değil de "başka şeyler" olduğunu anlatmaya gerek yok sanırım.

kürt idris, sanat camiamızı ise şöyle yorumluyor: "bülent ersoy yiğittir. eski zaman başkent gazinosu’nda eğleniyoruz, yanımda iki profesör, üç milletvekili. polis bastı. bülent ersoy yanıma gelip, silahınız varsa verin saklayayım dedi. çok duygulandım, meftun oldum ona. olsa da sana vermem deyip teşekkür ettim."

inci konusunda inci baba’dan geri kalmayan kürt idris şöyle buyuyor: "adalet gerek adalet, herkes eşit olsun, devlet evladına baba olsun. ben hitler’e lanet ettim, insanları fırına sokuyordu. şimdi adama bir yerde hak veriyorum. o bunu düşmanına yapıyordu, yahudiye yapıyordu, kendi insanına değil."

böyle bir bir hayat trajedisiz olur mu?

istiklal marşı’nı sopayla hapishanede öğrenmiş: "allah düşmanımı düşürmesin. bir marş var 760 sopa yedim öğrenene kadar. ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım… ne suçum var, marşı bilmiyorsam. tatlılıkla öğrenemez miydim? hapishanede ad soyad yok, ulan aşağı, ulan yukarı. mamak’tayım* bir kağıt gelmiş, komutan imzala ulan dedi, bir bakayım dedim. nee sen misin bunu diyen, ellerime sopa yedim, bakmadan imzaladım. o an idam fermanı olsa imzalarsın".

röportajın finali epey vurucu. dünyadaki babalar mı daha güçlü bizimkiler mi sorusuna idris aga şöyle cevap veriyor: "onlar devlet gibi. türkler uluslarası babalık yapamaz. çünkü merhametli insanlarız biz. [politik tespitimle bu bahsi tümden magazinden kurtarayım: 80’lerin sonu henüz türkiyelilik, üst kimlik, kürt realitesi tartışılmadığından olsa gerek, kürt idris, kendilerinden türkler diye bahsediyor / itaatsiz]" onlar gözünü kırpmadan adam öldürüyor, biz o kadar gaddar olamayız."

cenazesi tıpkı dündar kılıç’ın ne bieyim inci baba’nın cenazesi gibi, mafyanın, "sanat" dünyasının, politikacıların toplanma yeri gibiydi. herkes oradaydı herkes.

64 Yıllık Hayatının 21 Yılını Hapiste Geçirmiş Kabadayı : Dündar Kılıç

1935-1999 yılları arasında yaşamış olan ünlü kabadayı Dündar Kılıç’ın hayat hikayesi.

dündar kılıç; lakabı "abi" olan eski ünlü kabadayı, mafya babasıdır. trabzon’un bıçak yapımıyla meşhur köyü sürmene’de 1935’te doğmuştur.

ilk suçu, mahallede top oynayan çocukların toplarını alıp kesen kendisinden yaşça çok daha büyük boksör ercü adlı birinin yüzünü bıçakla parçalamaktır. içeride de suç hayatına devam etmiş ve hayli uzun ve "başarılı" bir suç kariyeri yapmıştır. hapisten çıktığında istanbul’da kumar salonu açmış ve zengin olmuştur. kürt idris, kadir inanır ve yılmaz güney’in yakın dostuydu ayrıca kendisi. 10 ağustos 1999’da vefat etmiştir.

alaattin çakıcı’nın, uğur kılıç’ı vurdurması olayından sonra eski gücünü kaybeder gibi olmuştur. solcu mafya babası olarak bilinirdi genelde zira solcu öğrencilerle aynı koğuşta kalırmış ve onların koğuştaki komünal düzenlerine daima uyum gösterirmiş. ayrıca şaşılacak şekilde okuyan-yazan ve araştıran bir adamdır. türkiye’nin sayılı kütüphanelerinden birini kurmuştur evine.

kürt cemali cinayetinden suçlanmıştır. nuri sesigüzel’in bu cinayet sonrası cemali anısına bir ağıt yakması ve şarkının çok tutması sonrası pek çok suikast girişimine maruz kalmıştır. nuri sesigüzel bu şarkı nedeniyle daha sonra kılıç’tan özür dilemiştir. ölmeden birkaç yıl önce uğur dündar’ın arena programında bayağı ses getiren açıklamalar yapmıştır. kurtlar vadisi dizisindeki laz ziya karakteri kendisinden esinlenilerek yaratılmıştır.

sanver

dündar kılıç, 64 yıllık yaşamının yaklaşık 21 yılını içeride geçirmiştir. 21 yıllık süreçte sağmalcılar, izmit, paşakapısı, toptası, ankara merkez, ayaş, sultanahmet, tekirdağ cezaevleri ile askeri dönemlerde mamak, kabakoz, kartal maltepe, alemdağ, davutpaşa cezaevleri kendisini misafir etmiştir.

12 eylül darbesi sonrası eroin kaçakçılığından mahkemede yargılanırken "12 eylül öncesi işlenen faili meçhul cinayetlerin % 80-90’i solculara, geriye kalanı da sağcılara işkence yoluyla yüklendi." ifadesini kullanmıştır. 5 sene tutukluluk süresinin ardından serbest bırakılınca "elimize silah geçtiğinde herkesten hesap soracağım." açıklamasını yapmıştır.

uzun hapis yıllarından sonra geri döndüğü alemde sonradan damadı olacak alaattin çakıcı için "bizim hapishanede yattığımız yıllarda adam olmuş, meydanı boş bulmuş." diye beyanatı vardır. kızı öldürüldüğünde, damadını kastederek "kadına silah çekilir mi! elbette çekilmez. sapık işte, bu sapık çeker. para için sapıkların yapmayacağı şey yoktur." demiş ve kendisini de 7 gün 7 ay içinde öldüreceğini söyleyen alaattin çakıcı’ya "benim ismim dündar kılıç. 40 senedir kelle koltukta sokakta geziyoruz. kafamızı kuma da sokmadık. o gitti kafasını kuma soktu. nerede olduğu belli değil. iki tane kiralık buldu yaptı bu olayları. başka ne yapabilecek? hiç. döndü kaldı pe…k olduğu yerde." cevabını vermiştir.

tarih kitaplarinin okunulmamis sayfasi

dündar kılıç, yılmaz güney’in cezaevinde beş parasız olduğu günlerde çekilen filmlerinin de finansörüdür. bunun için kumarhanelerinden birinin hasılatını olduğu gibi güney’in emrine vermiştir.

kemal sunal’a meşhur olmadan önce boş senet imzalatıp kapısına esir eden ertem eğilmez’den sunal’ın senetlerini almıştır. bugün gülmekten yarıldığımız natuk baytan çekimi kemal sunal filmlerinin yapımcısı kardeşi yahya kılıç’tır.

başta yılmaz güney ve kadir inanır filmleri olmak üzere birçok filmdeki kabadayı, kumarhane, racon sahneleri dündar kılıç’ın başından geçen olaylardan esinlenmedir.

12 eylül döneminde 3 kez idamla yargılanmış, mamak askeri cezaevi’nde başlarında dönemin ünlü istihbaratçısı erkan gürvit olan üniformalı çeteler tarafından "kış günü buz dolu havuza atılma", "traktör lastiği içine konup yuvarlanma" gibi işkencelerden geçmiştir.

İnceleyeceğiz ...