LİBYA SAVAŞI DOSYASI /// Ünal Atabay : Hafter Giderken, “İkiye Bölünmeye Aday Libya”


Ünal Atabay : Hafter Giderken, “İkiye Bölünmeye Aday Libya”

11 Haziran 2020

Türkiye, Libya’da Dengeleri Değiştirdi

Türkiye’nin, Libya iç savaşına müdahil olmasıyla birlikte; hem Libya’da hem de uluslararası alanda yeni bir sürecin yaşanmasına doğru evrilinmiş ve Türkiye sahada elde ettiği askeri başarıyla birlikte Libya’nın geleceğinde ve Doğu Akdeniz’de gelişen dengelerin belirleyicisi durumuna girmiştir.

Öte yandan, ABD, Rusya ve AB ülkeleri gibi devletlerin kendi aralarındaki rekabet ve yeni dünya düzenine doğru giderken yaptıkları ittifak arayışları, tarafların yeni pozisyonlara doğru evrilme istekleri, Türkiye’ye gerek Libya’da, gerekse Suriye’de hareket serbestisi yakalama fırsatı sağlamıştır. Türkiye bu fırsatı; hem siyasi, hem de askeri anlamda stratejik kazanca çevrilmesine odaklanmıştır.

Libya’da Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) ve Halife Hafter, iki güç odağı halinde adeta bilek güreşine tutuşmuş durumdadırlar. Şüphesiz, arkasına siyasi ve askeri desteği alabilen ve süreci yöntebilen bilek güreşinin galibi olacaktır. Gelinen noktada UMH; Birleşmiş Milletler’in de meşruiyet kabulü desteği ile siyasi konumunu güçlendirerek bu mücadeleyi ciddi anlamda kendi lehine çevirmiş durumdadır.

Hafter Yerine Sivil Bir Figür Gelecek

Hafter; eski bir general ve ABD, AB ve Rusya arasında sıkışıp kalmış, oynak politik tavırlarıyla, ilkesiz ve kibirli yapısıyla yerel halk üzerinde güven vermeyen özelliğiyle öne çıkmaktadır. Bu olumsuz durum Hafter’in Libya’da daha fazla liderlik etme şansını ortadan kaldırmaktadır.

Ayrıca, Hafter; kimlik ve kişiliğiyle kendi bölgesindeki siyasi yapının önüne geçiyor olması, savaş ağalığı, darbeci gibi ünvanlarla kamuoyunda sempatisini kaybetmesi nedeniyle, Bingazi / Tobruk cephesinin başına Hafter’in yerine siyasi bir figürün öne çıkarılması ve böylece muhatap makamın siyasi olması yönünde bir adımın atılacağı ve bu kapsamda Hafter’in tasfiye edileceği düşünülmektedir.

Nitekim Hafter, 06 Haziran 2020 tarihinde Kahire’de Mısır Cumhurbaşkanı ile yapılan toplantı sonrasında Kahire’de kaldığı, geçiçi olarak burada bir müddet daha kalacağı ve bilahare Venezulla’ya ya da Ürdün’e ikamet amacıyla gideceği yönünde bilgiler bulunmaktadır.[[i]] Söz konusu kaynak; Hafter’in Kahire’de kalışı süresinde zaman zaman Libya’ya geçerek bazı hususlarda koordinede bulunacağı ifade edilmiştir. İfade edildiği gibi de, Libya’nın Almanya büyükelçisi tarafından Hafter’in, 10 Haziran 2020’de Bingazi bölgesinde ziyaret edildiğini görmekteyiz.[[ii]]

Aşiretler Ülkesi’nde Yönetim Oluşturmak İğneyle Kuyu Kazmaktır

Libya, kabileler ve aşiretler ülkesidir, bu feodal yapıya; sosyo-kültürel yaşayışları, geleneksel yerleşik kültürleri, aşiretler arası rekabetleri, öteden beri yaşadıkları kan davaları, aşiretlerin özerk yaşama arzuları, birlikte ortak hareket edememe gibi özellikleri üzerinden baktığımızda, Libya’da; bir çatı altında yönetimin tesis edilmesi, birleştirilmesi ve yönetilmesi pek mümkün görünmemektedir. Yani, birlikte yönetim ve yönetilmeleri iğneyle kuyu kazmak gibidir.

Libya, öteden beri tarihsel olarak genellikle üç bölgeli bir yönetim (Trablus, Sirenayka, Fizan) halinde bulunmuş, bölgeler arası daima çatışmalar yaşanmıştır. Önümüzdeki süreçte de yine benzer bir tablonun yaşanacağı / yaşandığı görünmektedir. Belki başlangıçta huzur ve sükunun sağlanması adına taraflar bir uzlaşı içerisine girmek suretiyle bir arada yaşama iradesi gösterebilirler ise de, ileri ki süreçte bu birliğin devam ettirilmesi şansının zor olacağı düşünülmektedir.

Libya, İkiye Bölünmeye Aday

Libya’nın mevcut petrol ve doğalgaz alt yapısına baktığımızda, bugünün koşulları; iki bölgeli bir Libya’yı dikte etmektedir. Çünkü Fizan bölgesinde bulunan Murzuq enerji havzasının Akdeniz’e çıkışı Trablus bölgesi üzerinden olmak mecburiyetindedir. Yani Fizan bölgesi, Trablus bölgesi ile birlikte hareket etmek / olmak zorundadır. Birisinin diğerinden ayrı olması imkansız görünmektedir.

Halen ağırlıklı olarak Hafter’in kontrolünde olan Sirenayka bölgesi ise güneye uzanımı ile birlikte mütalaa edilen Sirte enerji havzasının, petrol hilali olarak da adlandırılan bu bölgeden Akdeniz’e çıkışı bulunduğundan, burası da bir bütün olarak kendi bölgesindeki gruplarla idari sistemi tesis edilebilecek durumdadır.

Bingazi / Tobruk Yönetimi de Türkiye’ye Muhtaç Olacak

Türkiye’nin Libya ile deniz yetki alanlarının belirlenmesi anlaşması; UMH’nin coğrafi olarak henüz kontrol etmediği bir bölge üzerinden yapılmak zorunda kalındığından, önümüzdeki günlerde ikili bir bölünmenin yaşanması durumunda; bu anlaşmayı ortadan kaldırması riski söz konusu ise de, olası bir Sirenayka yönetimi ile de bu anlaşmayı yenileme veya bir düzenleme ya da doğrudan kabul imkanı bulunmaktadır.

Çünkü, olası bir Sirenayka yönetimi de böyle bir fırsatı kuşkusuz bulunmaz bir nimet olarak değerlendireceklerinden ve dünyaya açılabilmek için Türkiye’yi muhatap almak zorunda kalacaklarından, böyle olası bir gelişme halinde de yine Türkiye’nin kaybedeceği bir durum olmayacaktır. Çünkü Türkiye; her iki durumda da, her iki tarafla da politik ve askeri iş birliğini sürdürebilme imkanını muhafaza edebilecektir.

Şunu kabul etmek gerekir ki; Akdeniz’de yapılacak deniz yetki alanları anlaşmasının motor rolünü Türkiye’ye coğrafi koşullar, jeopolitik dengeler dikte etmektedir. Bu durum, Akdeniz’de Türkiye lehine dengeleri her halükarda değiştirecektir. Buna hayatiyet kazandırılması ise, hiç kuşkusuz; zamanında ve yerinde müdahaleler ile müdahil olmalar ve yapılacak jeopolitik hamleler vasıtasıyla mümkün olacaktır.

[[i]] “Hafter’in Rolünü Sona Erdirmek İçin Uluslararası Anlaşma”, https://www.alaraby.co.uk., 09 Haziran 2020.

[[ii]] Hafter Nerede: Libya’lı Generalin Yeriyel İlgili Hangi İddialar Ortay Atıldı, Kim Hangi Açıklmaları Yaptı, https://www.bbc.com., 10 Haziran 2020.

TSK DOSYASI : AİLESİNİ GEÇİNDİRMEK İÇİN ŞEHİTLİĞE KOŞAN UZMAN ÇAVUŞ ADAYININ TİRAJİK HİKAYESİ


ÖLÜM KADER DEĞİL ÇARESİZLİK..

YOLCU KARŞILAMAK ÜZERE GİTTİĞİM ANKARA OTOGARI AŞTİ’DE YAŞADIĞIM BİR OLAYDAN O KADAR ÇOK ETKİLENDİM Kİ, BUNU SİZLERLE PAYLAŞMAM GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNDÜM.

Terörle mücadelede, asker, polis, korucu hemen her gün şehit veriyoruz.

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin her rütbeden şehitleri var, ama dikkat ederseniz en çok uzman çavuşlar yani profesyonel askerler şehit düşüyor.

Bu acı gerçeğin arkasındaki temel nedenlerden biri de, Anadolu insanının kaderi haline gelmiş yoksulluktur.

Dikkat edin, uzman çavuşların büyük bir çoğunluğu yirmili yaşlardadır.

Yani ömürlerinin baharındayken, ülkenin birliği, bütünlüğü, toplumun rahatı ve ailelerinin geçimini sağlamak için şehit düşerek, hayata veda ederler.

Dönelim Ankara Otogarı’nda yaşadığım olaya.

AŞTİ’nin önünden geçen yolun karşı tarafındaki metro çıkışının bulunduğu sokakta, bir lokantanın önünde yolcularımı bekliyordum.

Park yeri bulamadığımdan, binanın otoparkına giriş çıkış olabilir düşüncesiyle, dörtlülerini yaktığım otomobilimin başında duruyordum.

Boş gözlerle kalabalığı izlerken, “bir şey sorabilir miyim” sorusu ile kendime geldim.

Karşımda duran genç ile aramızda şu konuşma geçti:

–Sor kardeşim.

–Abi burada Eskişehir yolu varmış.

–Karşıdaki büyük binaları görüyor musun? İşte onların önünden geçen yol Eskişehir Yolu’dur. Sen neresine gideceksin?

–Hava Hastanesi’ne.

–İyi de, Hastane Eskişehir Yolu’nda değil ki…

–Nerede?

–Etimesgut tarafında. Eskişehir Yolu’nda bir süre gidip, Etimesgut istikametine devam ediliyor.

–Abi oraya yürüyerek gidilir mi?

–Gidersin, ama yaklaşık 15 kilometre yürümen lazım. Ama en iyisi, yolun karşından geçen Etimesgut, Sincan dolmuşlarına binmek.

–Abi ben yürüyerek gitmek istiyorum. Saat kaçta çıksam sabah 8’de orada olurum?

–Kaldığın yere göre değişir. Nerede kalacaksın?

–AŞTİ’de kalırım. Sabah 5’te çıksam, oraya 8’de ulaşır mıyım?

–Kardeşim, ulaşırsın ulaşmasına da, dolmuşa sabah 7.30’da binersen, Hava Hastanesi’nin önünde 8’de inersin. Senin ne işin var orada?

–Profesyonel askerlik için müracaat ettim. Rapor alacağım.

–Uzman çavuş mu olacaksın?

–Evet abi.

–Nerelisin sen?

–Yozgat Çekerek’in bir köyündenim. Biraz önce otobüsle memleketten geldim.

–Niye uzman çavuş olmak istiyorsun?

–Mecburum abi.

–Neden mecbursun ki?

Genç bu soru üzerine başını önüne eğip, kısa bir süre sustu.

Sormamam gereken bir soru mu yönelttim diye düşünürken, genç çok mahcup bir şekilde konuşmaya devam etti.

–Fakirlik işte abi. Köyde doğru dürüst bir geçimimiz yok. Babam hastalıktan öldü. Üç küçük kardeşim var. Annem de hasta. Onlara bakmak için sağlam bir işe girmem lazım.

–Sağlam iş diyorsun da, terörü görmüyor musun? Her gün ölüm var, birçok şehit veriyoruz. Bu işin neresi sağlam?

–Doğru söylüyorsun abi. Bizim komşu köyden bir akrabamız 2 yıllık uzman çavuştu, Şırnak’ta şehit düştü. Merkezde de 2-3 uzman çavuş var şehit olan.

–Bak gördün mü? İşin ucunda şehitlik olduğunu sen de biliyorsun. İyi düşündün mü?

–Abi başka çarem kalmadı. İki-üç bin lira, komando olursam da daha fazla maaş alacağım. Şehit düşmek alın yazımızda varsa, memlekete canımız feda olsun. Hem şehit olursam, annemi ve 3 kardeşimi de kurtarırım.

–Şehit olunca onları nasıl kurtaracaksın ki?

–Anneme şehit maaşı bağlarlar. Şehitlerin kardeşlerine de devlette iş veriyorlar.

–Anladım kardeşim, Allah hakkında hayırlısını versin. Madem Hava Hastanesi’ne gideceksin. O kadar yol yürünmez. Dolmuşa bin. Tamam mı?

Teşekkür eden genç, geceyi geçireceğini söylediği AŞTİ’ye doğru yürümeye başladı.

Bilirsiniz tren istasyonu, otogar gibi yerlerde, “Bir şey sorabilir miyim” diyerek yanınıza gelip, yol ya da yemek parası isteyenler vardır.

Bu saygılı, mahcup, mahzun genç, kesinlikle onlardan değildi ve tertemiz bir Anadolu çocuğuydu.

Neden dolmuşa binmeyip, ısrarla yürümek istediğini düşünürken, birden aklıma, cebinde yol parası olmayacağı geldi.

İsmini bile sormadığım gencin arkasından birkaç kez seslendim.

Dönüp geldi.

–Buyur abi.

–Kardeşim neden dolmuşa binmiyorsun? Paran mı yok?

Utandı. Yüzü kızardı. Yanıt veremedi.

Hemen arabama girdim, sigara içmediğim için bozuk paraları koyduğum küllüğü aldım. Avucuma boşalttığım bozuklukları gence uzattım.

–Abi gerek yok. Ben yürürüm.

–Allah aşkına al şu parayı.

Sanki çok şeymiş gibi parayı vermeye kararlıydım, ama o da almamaya.

Hani hesap ödemek için neredeyse güreşecek duruma gelenler var ya, “alırsın, almam çekişmesi” içinde biz de o görüntüdeydik.

Benden kısa ve çelimsiz olduğu için fazla direnemeyince, bozuklukları zorla cebine doldurdum.

O an nefesinin koktuğunu da hissettim. Belli ki uzun süredir açtı.

Gözleri hafiften yaşarmıştı. “Peki, abi dolmuşa binerim” diyerek, AŞTİ’ye gitmek üzere metronun bulunduğu alt geçide doğru yürüyüp gözden kayboldu.

Yozgat Çekerekli gencin, “Şehit olursam, annemi ve 3 kardeşimi de kurtarmış olurum” sözleri kulaklarımda çınlıyordu.

Ama hayatını, ailesine maddi gelir sağlamak için vermeye hazır bu genç, cebinde, otel ve dolmuş parası olmadığından, otogarda gecelemeyi, 15 kilometrelik yolu yürümeyi düşünüyordu.

Ben ise bu gence bir avuç bozuk para vererek, sanki vicdanımı rahatlatıyordum.

Bu düşünce beni boğar gibi oldu.

Cüzdanıma baktım, 220 TL vardı.

O an aklımda, ne park yeri sorunu ne arabam ne de karşılayacağım yolcular kalmıştı.

Aracımı orada bırakıp, AŞTİ binasına doğru koşmaya başladım.

Koskoca terminalin insan kaynayan kalabalığında, bir o yana bir bu yana kaç kez gittim bilmiyorum.

Kan ter içinde kalmış bir halde yolcuların oturduğu bölümlere bakmaya devam ederken, aradığım genci, alt katta, gelen yolcu bölümündeki sıraların birinin, duvara dayanmış köşesine iki büklüm uzanmış halde gördüm.

Bir süre onu yattığı yerde izledikten sonra yanına gittim.

–Çekerekli kardeşim, sana para lazım olur diye düşündüm. Cüzdanımdaki tüm para bu. Alırsan çok sevinirim.

Uykulu gözlerle bana baktı. Belli ki, duyduklarından pek hoşlanmamıştı.

–Abi ben dilenci değilim. Kesinlikle almam. Hem bana niye para vermek istiyorsun ki?

Bu sırada gözlerinden damlalar düşmeye başlamıştı. Başını öne eğip, gözyaşlarını gizlemeye çalıştı.

Duygusal biri olduğum için benim de gözlerim yaşarmıştı.

Yanına oturdum ve katlayıp avucumun içine sakladığım parayı uzattım.

–Dilenci olmadığını bildiğim için geldim. Sen onurlu bir gençsin. Bu para az da olsa işini görür.

–Abi kendimi kötü hissettim. Alamam.

–Bu parayı borç say kardeşim. Telefon numaramı vereyim, sen de uzman çavuş olduğunda, alacağın ilk maaşla borcunu ödersin.

–Ya uzman çavuşluğa almazlarsa?

–Numaram sende kalacak. Durumun müsait olduğunda ödersin.

Önerim aklına yatmıştı, ama parayı almayı kabul etmesi yine de 5-10 dakika sürdü.

Çantasından çıkardığı zarfın arkasına da, telefon numaramı yazdım.

Adının Mustafa olduğunu öğrendiğim genci orada bıraktım.

Son kez dönüp baktığımda, çantasını yastık yapmış, sıranın üstüne kıvrılıp uykuya dalmıştı.

Arabama döndüğümde, trafik polisi ceza yazıyordu.

Hiç itiraz etmeden makbuzu alıp aracıma bindim ve radyoyu açtım.

Gece haberlerinde, terör örgütü PKK ile çatışmalarda şehit olan 5 uzman çavuşun isimleri okunuyordu.

Bu yazıyı kaleme aldığım birkaç gün boyunca yine şehit uzman çavuşların adları, daha öncekiler gibi haberlerde verilirken hep Mustafa’yı düşündüm.

Biliyorum ki, uzman çavuşların adları bundan sonra da şehit haberlerinde sürekli okunacak ve Mustafa’nın sözleri hiç aklımdan çıkmayacak.

Terörle mücadeledeki önde gelen gücün, yoksul Anadolu insanındaki vatan sevgisi olduğu bilinmelidir.

Ama bununla birlikte, ailesine maaş, kardeşlerine iş sağlamak için yirmili yaşlarda şehit düşmeyi göze alan daha çok Mustafa’nın da olduğu unutulmamalıdır.

Gürbüz Evren.

CIA DOSYASI : Ülke kötüye gidiyor dedi ! Eski CIA ajanı Kongre üyeliğine adaylığını aksiyon filmiyle duyurdu


VİDEOYU BURADAN İZLEYEBİLİRSİNİZ.

Ülke kötüye gidiyor dedi ! Eski CIA ajanı Kongre üyeliğine adaylığını aksiyon filmiyle duyurdu

Eski CIA ajanı ve yazar Valerie Plame, Demokrat Parti’den Kongre adaylığını bir video ile duyurdu. Alışıldık tanıtım ve kampanya videolarının ötesinde bir video ile adaylığını duyuran Plame’in hayatı da kampanya filmi kadar ilginç. 2007 Yılında kimliğinin ifşa edilmesinin ardından New Mexico’ya yerleşen Plame, önümüzdeki seçimlerde ABD Kongre üyesi olmak için kampanyasını başlattı.

2003 yılında George W. Bush yönetimi sırasında CIA ajanı olan Wilson’un adının basına sızdırılması ABD’de büyük bir skandal yaratmıştı. Beyaz Saray’ın iki üst düzey yetkilisi Karl Rove ve Lewis Libby’nin adlarının karıştığı skandal sonrasında Plame’in adının basına sızdırılması Amerikan yönetiminin Irak savaşına gidiş gerekçeleri konusunda süregiden tartışmanın önemli bir parçasını oluşturmuştu.

George W. Bush yönetiminin ikinci adamı, Başkan Yardımcısı Dick Cheney’nin güvenlikten sorumlu danışmanı Lewis Libby, gizli ajan Valerie Plame’in kimliğinin medyaya sızdırılması skandalı nedeniyle 30 ay hapis cezasına çarptırılmış; adaleti engellemek ve yeminliyken yalan ifade vermekle suçlanmıştı. Ancak Başkan Bush, Libby hakkında verilen hapis cezasını affetmişti.

Gizli ajan Valerie Wilson’ın eşi olan ve Irak Savaşı öncesinde Irak’ın Nijer’den uranyum aldığı istihbaratını araştırmakla görevlendirilen Büyükelçi Joe Wilson, istihbarat çalışması için gittiği Nijer’de, Irak’ın uranyum satın aldığı iddialarının geçersiz olduğunu ortaya koyan bir rapor hazırlamış ve bu durumu medyaya açıklayınca Bush yönetimi ağır darbe almıştı.

Raporun hemen ardından Joe Wilson’un eşi Valerie Plame’in adı medyaya sızdırılmıştı.

Plame ve Wilson, bu durumdan Bush yönetimini sorumlu tutmuş, ABD eski Dışişleri Bakan Yardımcısı Richard Armitage, haberi basına sızdırdığını itiraf etmişti.

Bush’un politik danışmanı Karl Rove’un da olayla bağlantısı ortaya çıkmış ancak bu iki isme resmi suçlama yöneltilmemişti.

Valerie Plame ve Joe Wilson’ın yaşadıkları 2010 yılında başrollerinde Naomi Watts ve Sean Penn’in oynadığı Fair Game filmine de konu olmuştu.

EĞİTİM DOSYASI : Tokyo Tıp Üniversitesi yıllarca kadın adayların giriş sınavlarındaki notlarını azalttı


Tokyo Tıp Üniversitesi yıllarca kadın adayların giriş sınavlarındaki notlarını azalttı

Japon medyasında yer alan haberlere göre, özel bir üniversite olan Tokyo Tıp Üniversitesi sistematik olarak yıllarca kadın adayların giriş sınavlarındaki notlarını azaltarak okula kabul edilen erkek adayların sayısını artırdı.

Japon medyasında yer alan haberlere göre özel Tokyo Tıp Üniversitesi kadın adayların giriş sınavlarındaki notlarını azaltmaya 2011 yılında başladı. Yomiuri gazetesinin aktardığına göre üniversitenin manipülasyonu, Tokyo Tıp Üniversitesi‘nin adının karıştığı bir başka skandal içim kurum içi yapılan soruşturmada gün ışığına çıktı.

Sputnik’in haberine göre soruşturmacılar eğitim bakanlığında çalışan bir bürokratın oğlunun bu üniversiteye rüşvetle kabul edildiği suçlamasını inceliyordu.

Yomiuri gazetesi adını açıklamadığı kaynaklara dayandırdığı haberinde, kadın adayların erkek adaylardan giderek daha başarılı olduğunun 2010 yılı sınav sonuçlarında ortaya çıkması üzerine üniversitenin bu uygulamaya başladığını yazdı.

2010’DA KADIN ADAYLARIN BAŞARI ORANI ÖNCEKİ YILA GÖRE 2 KAT ARTMIŞTI

2010’da giriş sınavlarında başarılı olan adayların yüzde 40’ının kadın olduğu, bu rakamın da önceki yıla göre 2 kat fazla olduğu açıklandı. Bunun ardından üniveriste okula yeni başlayan kadınların oranını yüzde 30’da sınırlamaya çalıştı.

Gazete kadın adayların sınav notlarının da bu sonuçlar üzerinde sabit bir katsayı uygulayan idare heyeti tarafından azaltıldığını belirtti.

Verilere göre 2018 yılında üniveristeye giriş sınavının ilk turunda kabul edilen kadın adayların sayısı yüzde 14.5, kabul edilen erkek adayların sayısı ise yüzde 18.9 oldu.

İkinci ve son sınavın ardından ise kabul edilen kadın adayların oranı sadece yüzde 2.9 olurken, erkek adayların oranı yüzde 8.8 olarak kaydedildi.

‘KADINLAR EVLENİP ÇOCUK SAHİBİ OLUNCA MESLEĞİ BIRAKIYOR’

Gazeteye konuşan adı açıklanmayan kaynak üniversitenin manipulasyonunu şu şekilde savundu: "Kadınlar mezun olup doktor olduktan sonra genellikle evlenip çocuk sahibi olarak mesleği bırakıyor."

Aynı kaynak üniversite hastanesinde acil görevler ve uzun çalışma saatleri olduğuna atıf yaparak "Üniversitenin içinde, erkek doktorların üniversite hastanesini desteklemesi konusunda bir fikir birliği var" diye ekonuştu.

SORUŞTURMA BU AY SONUÇLANABİLİR

Üniversite sözcüsü Fumio Azuma halihazırda rüşvet suçlaması konusundaki iç soruşturmanın sürdüğünü belirterek son iddiaların da soruşturmaya dahil edilmesi için talepte bulunacaklarını söyledi.

Sözcü iki soruşturmanın sonucunun da bu ay belli olabileceğini aktardı.

Japonya’da kadınlar genellikle yüksek öğrenim görüyor ancak ülkedeki aşırı uzun çalışma saatleri birçok kadının aile kurduktan sonra işi bırakmasına neden olabiliyor.

Japonya Başbakanı Şinzo Abe’nin ülkedeki kadınların iş hayatına katılımını arttırmayı ve kadınların iş yerlerinde daha üst pozisyonlara getirilmesini teşvik etmeyi öncelikleri arasına almasına rağmen bu konudaki gelişim hızının oldukça yavaş olduğu belirtiliyor.



MHP DOSYASI : MHP’DE BÖYLE GARİP ADAYLAR DA VAR /// KENDİSİNİ ATATÜRKÇÜ SANIYORLAR DİYE İSYAN EDİYOR


MHP Bolu 1. sıra milletvekili adayı Adem Evcil’in parti toplantısında söylediği sözler gündeme bomba gibi düştü.

24 Haziran seçimleri kapsamında partililerle bir araya gelen Evcil, hakkında ‘Atatürkçü’ olduğuna dair ‘kara propaganda’ yapıldığını iddia etti.

Çocukluğunun Kur’an kurslarında geçtiğine dikkat çeken MHP’li aday, "Hakkımda öyle kara propaganda yapıyorlar ki; bazen duyduklarım karşısında şok oluyorum. Çocukluğum Kur’an kurslarında geçti, babam imam hatip müdürü fakat benim ‘Atatürkçü’ olduğumu söylüyorlar" ifadelerini kullandı.

Evcil’in sözleri sosyal medyada büyük tepki çekti.

SİYASİ DOSYA : SEÇİMLERDE OY KULLANACAKLAR İÇİN ADAYLARI TANITALIM – DOĞU PERİNÇEK KİMDİR ??


SEÇİMLERDE OY KULLANACAKLAR İÇİN ADAYLARI TANITALIM – DOĞU PERİNÇEK KİMDİR ??

Doğu Perinçek 1942’de Gaziantep’te doğdu.

İlk çocukluk yıllarını babasının yedek subaylık ve yargıçlık görevleri nedeniyle Gaziantep, Antakya ve Diyarbakır’da geçirdi. Beş yaşından sonra Ankara’da büyüdü.


1962 ve 1963’te toplam 10 ay Almanya’da işçilik yaptı ve Almanca öğrendi.

1964’de Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi ve Kamu Hukuku (Devlet Teorisi ve Kamu Hürriyetleri) kürsüsüne asistan olarak girdi ve dünya görüşü olarak Bilimsel Sosyalizmi benimsedi.

1967 yılında Dönüşüm dergisi Yazı Kurulu Üyesi ve Başyazarı idi.

1968’de Hukuk doktoru olmuştur. Doktora tezinin konusu ve ilk kitabı, Türkiye’de Siyasi Partilerin İç Düzeni ve Yasaklanması Rejimi’ dir.

Almanya’da Türk Toplumcular Ocağı kurucusu ve ilk Genel Başkanı olmuştur. Türkiye İşçi Partisi (TİP) üyesi ve Bilim Kurulu Üyesi, Güvenlik Komitesi Başkanı, TİP içindeki Devrimci Muhalefet hareketinin önderlerindendir.

Mart 1968’de Fikir Kulüpleri Federasyonu Genel Başkanı olmuştur.

Kasım 1968′ de arkadaşlarıyla birlikte Aydınlık dergisini kurdu ve yayınlamaya başladı.

Temmuz 1969’da İşçi-Köylü gazetesinin kurucusu ve başyazarı oldu.

Almanya’da Türk Toplumcular Ocağı kurucusu ve ilk Genel Başkanı olmuştur. Türkiye İşçi Partisi (TİP) üyesi ve Bilim Kurulu Üyesi, Güvenlik Komitesi Başkanı, TİP içindeki Devrimci Muhalefet hareketinin önderlerindendir.

12 Mart 1971 askerî darbesinden sonra yargılandı.20 yıl hapis cezasına hükmedildi. Temmuz 1974’te genel afla serbest bırakıldı.

28 Ocak 1978’de Aydınlık davasının aklanmasıyla sonuçlanması üzerine Türkiye İşçi Köylü Partisi’nin kuruluşuna önderlik etti ve ilk Genel Başkan oldu.


20 Mart 1978’de Günlük Aydınlık gazetesinin kuruluşuna ve yayınına önderlik etti ve başyazarlık yaptı. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra tutuklandı ve 1985 Martında serbest bırakıldı.

Ocak 1987’de Haftalık 2000’e Doğru dergisinin yayınlanmasına önderlik etti. Genel Yayın Yönetmeni ve Başyazarlık görevlerinde bulundu.

10 Nisan 1990’da “Sansür Sürgün Kararnamesi”nin çıkarılmasıyla hakkında tutuklama kararı verildi. Diyarbakır Cezaevi’nde üç ay tutuklu kaldı.

1991 yılında TCK 141. maddesinin kaldırılmasıyla siyasal haklarına kavuştu ve Temmuz ayında Sosyalist Parti 2. Büyük Kongresi’nde Genel Başkanlığa seçildi.

Temmuz 1992’de Sosyalist Parti’nin Anayasa Mahkemesi’nce kapatılması üzerine kurulan İşçi Partisi Genel Başkanı oldu. Ancak Perinçek hakkında 1991 seçimlerinde TRT’de yapılan Liderler Açık Oturumu’nda yaptığı konuşma nedeniyle Terörle Mücadele Yasası 8. maddeye dayanılarak verilen 14 ay hapis cezası uygulandı.

1997 yılında Tansu Çiller’in CIA ajanı olduğunu iddia etti

8 Ağustos 1999’a kadar 10 ay 10 gün Haymana Cezaevi’nde kaldı.

Daha sonra çıkan basın suçlarını erteleyen yasayla yeniden siyasal haklarına kavuştu.

19 Ekim 1999 günü toplanan İşçi Partisi Olağanüstü Kongresi’nde genel başkan seçildi.

2002 yılında dönemin Avrupa Birliği Komisyonu Ankara Temsilcisi olan Karen Fogg’un internet üzerinden gerçekleştirdiği yazışmaları ele geçirdi ve bu yazışmaları kamuoyuna ile paylaştı. Fogg, Türkiye siyaseti ile ilgili konularda çeşitli isimlerle görüşmüştü. Bu görüşmelerin Perinçek tarafından kanıtlarıyla duyurulması gündeme oturdu. Perinçek’in konu ile ilgili olarak “Karen Fogg’un E-Postalları” isimli bir eseri bulunmaktadır.

2005 yılında İsviçre’deyken Ermenilere 1915 yılında soykırım yapılmadığını iddia eden bir konuşması nedeniyle gözaltına alındı. İsviçre yargısı Perinçek’e“Ermeni Soykırımı‘nı inkâr” gerekçesiyle 90 gün tecilli hapis ve 16.873 İsviçre frangı para cezası verdi. AİHM ise Perinçek’in ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini ve İsviçre hükümetinin savlarının aksine 1915 olayları ile Yahudi soykırımının kıyaslanamayacağını belirtti.Perinçek -İsviçre Davası başladı. Ekim 2015’te Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Daire de Perinçek lehine karar verdi.

İsveç Yüksek İdari Mahkemesi parkın ortasına bir sözde “Ermeni Soykırımı” heykeli dikme hakkı olmadığını onayladı. İtiraz edilemeyen Yüksek Mahkeme kararıyla İsveç’te hiç bir belediye soykırım anıtı dikemeyecek

Perinçek,Ergenekon örgütü soruşturması kapsamında ;

21 Mart 2008 günü saat sabah 04.30 sıralarında, evine baskın yapılmak suretiyle, Cumhuriyet gazetesi imtiyaz sahibi ve başyazarı gazeteci İlhan Selçuk İstanbul Üniversitesi eski rektörü Kemal Alemdaroğlu ve pek çok İşçi Partilinin de aralarında bulunduğu isimlerle birlikte gözaltına alındı. Yapılan sorgunun ardından tutuklandı. Perinçek; silahlı terör örgütü kurma, yönetme, zorla hükumeti ıskata teşebbüs, T.C. hükumetine karşı silahlı isyana tahrik, açıklanması yasak belgeleri temin etme suçlamasıyla İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanmıştır.

5 Ağustos 2013’te İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından karara bağlanan Ergenekon davasında 117 yıl hapis cezasına çarptırılmıştır. 6 Mart 2014 tarihinde Özel Yetkili Mahkemelerin TBMM kararı ile kaldırılmasının ardından 10 Mart 2014 akşamında tahliye edilmiştir.

Perinçek’e göre, liberal görüşleriyle tanınan Turgut Özal mafya-tarikat diktasının mimarıydı ve ABD planlarını Türkiye’de uygulamaya çalışıyordu.

Perinçek ABD karşıtı görüşleriyle tanınan Avrasyacı Aleksandr Dugin ile yakın ilişkiler kurdu. Dugin Türkiye’ye gelerek Perinçek ile birlikte İşçi Partisi’nin düzenlediği Avrasya konferanslarına katıldı. Hasan Basri Özbey’e göre, Dugin’in Perinçek ile görüşmesinden sonra Dugin Türkiye ile Rusya’nın işbirliği konusunda olumlu görüşlere yöneldi. Hakan Aksay’a göre Dugin’in Türkiye hakkında görüşlerini olumlu yönde değiştirmesine bir etki de Rus Büyükelçi Albert Çernişev idi.

Doğu Perinçek, çok iyi Almanca ve orta derecede İngilizce biliyor. Evli ve Dört çocuğu vardır.

Perinçek, Cumhurbaşkanı adayı olmak için 1 Mayıs 2018’de YSK’ya başvurdu ve seçmenlerin aday teklifinde bulunabildiği altıncı ve son gün olan 9 Mayıs 2018’de gerekli 100.000 imzaya ulaşarak aday olmaya hak kazandı.

MHP DOSYASI : MHP’de FETÖ depremi – MİLLETVEKİLİ ADAYI GÜRKAN TEOMAN SUÇLAMALARA DAİR TEMİZ KAĞIDI VERDİ


MHP’de İstanbul 2. bölge 3. sıra milletvekili adayı Nur Tuğba Aktay, eşinin FETÖ ile bağlantısı olduğu gerekçesiyle listeden çıkarılmıştı.

Listede değişiklik yapan MHP yönetiminin, Aktay’ın yerine listeye eklediği uluslararası ilişkiler uzmanı, stratejist Gürkan Teoman’ın da hakkında FETÖ soruşturması olduğu ortaya çıktı.

OdaTV’nin haberine göre, Ergenekon kumpası mağduru Boğaç Kaan Murathan’ın, 2014 yılında, Gürkan Teoman hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçları Soruşturma Bürosu’na suç duyurusunda bulunmuştu.

Murathan, MHP milletvekili aday listelerini gördükten sonra, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na yeni bir dilekçe verdi. Boğaç Kaan Murathan dilekçesinde, Teoman’ın milletvekili olarak kendisine dokunulmazlık zırhı örmeye çalıştığını belirterek, "FETÖ şüpheli Gürkan Teoman’ın siyaset içerisine sızmasının önüne geçilebilmesi için bu durumun ivedilikle Milliyetçi Hareket Partisi’ne bildirilmesi gerekmektedir" ifadelerini kullanmıştı.

Teoman hakkında yurtdışı yasağı konulması da istenirken, MHP Genel Merkezinin de konudan yeni haberdar olduğu iddia edilmişti.

MHP’DEN YALANLAMA

İddiaların ardından MHP İstanbul İl Başkanı Birol Gür bir açıklama yaptı.

Açıklamada, "Milliyetçi Hareket Partisi, TBMM seçimleri için birbirinden kıymetli aday adayları içinden 600 vatan sevdalısı adayını titizlikle belirlemiş, Yüce Türk Milleti’nin tercih ve takdirlerine sunmuştur. İçte ve dışta MHP’nin Milli ve Yerli duruşundan rahatsız ‘Karanlık Odalar’ adaylarımız üzerinden iftira ve karamalarla, emperyal patronlarından aldıkları emirlerin gereğini ifaya başlamışlardır" denildi.

Teoman, tartışmalar üzerine savcılığa başvurarak hakkında soruşturma olup olmadığını sordu. Savcılıktan verilen yanıtta İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı yargı sınırları dahilinde soruşturma dosyası bulunmadığı bildirildi.

Öte yandan Boğaç Kaan Murathan avukatı aracılığıyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu’na başvurduğu dilekçeye cevaben "Örgütün Faaliyetleri Kapsamında Faaliyetleri Bulunmak ve benzeri suçlardan dolayı soruşturma başlatıldığı" bilgisinin yer verildiği dikkat çekti.

Murathan’ın başvurusu üzerine verilen İstanbul Cumhuriyet Savcısı Hikmet Pak imzalı yanıtta şu ifadeler yer aldı:

"Soruşturma kayıtlarımızın tetkikinde;

Gürkan Teoman, Zekeriya Öz, Ali Fuat Yılmazer gibi isimlerin de içerisinde yer aldığı toplam 47 şahıs hakkında kumpas soruşturma dosyaları ile birleştirme talepli olarak verilen 13.01.2015 tarihli şikayet dilekçesine istinaden Silahlı Terör Örgütüne Üye Olmak, Örgütün Faaliyetleri Kapsamında Faaliyetleri Bulunmak ve benzeri suçlardan dolayı soruşturma başlatıldığı,Soruşturmanın halen 2014/116784 sayılı dosya üzerinden devam ettiği ve derdest olduğu anlaşılmıştır.”

SİYASİ DOSYA /// E. TUĞA. TÜRKER ERTÜRK : Vatandaştan Adaylara Mektup Var !


E. TUĞA. TÜRKER ERTÜRK : Vatandaştan Adaylara Mektup Var !

Link : http://www.turkererturk.com.tr/vatandastan-adaylara-mektup-var/

Erkene alınan seçimlere 1 aydan daha az bir süre kaldı! Seçimlerin erkene alınmasının nedeni; halen ülkece içinde yaşadığımız ekonomik iflas durumudur. İflasın nedeni ise iktidar iradesinin ekonomiden santim anlamayan, niteliksiz, çapsız ve “Siyasal İslamcı” kafasıyla, 16 yıldır yürüttüğü ekonomi politikaları ve yaygın olarak yaptığı soygun, savurganlık, yolsuzluktur. İflasın yakıcı ve öldürücü etkileri tam anlamıyla ülkeyi sarmadan seçimi yaparak, işin içine devletin gücünü ve hileyi de katarak, becerebilirlerse malı götürmek istiyorlar.

Halen ülkemizi yöneten iktidar iradesi, gerçekten ülkemizin başına bela. Bakınız; yalan yanlış icraatlarıyla döviz kontrolden çıktı, üretim her alanda neredeyse yok edildi, insanlarımızın karnını doyurmak için bile ithalat yapmak zorundayız. Şu anda, mahkemelerde 27 milyon icra dosyası var. Neredeyse üç kişiden biri icralık. Bu yılın ilk iki ayında, 21 bin esnaf iflas etmiş. 2014’den bu yana, yani 4 yıldan az bir sürede 430 bin esnaf kepenk kapatmış.

İşte bu ağır yükün altında kalan bir okurumuz, yaşadığı sorunu ve çözüm önerisini geçen hafta bize yazmış. Bugünkü yazımda, bu mektubu sizin, Cumhurbaşkanı ve milletvekili adaylarının görüşlerine sunuyorum. Eğer ilgilenen olursa, ismi ve telefon numarası bizde mevcuttur, verebiliriz.

“Değerli Türker Ertürk Amiralim,

Bugün ülkemizde yaşayan çok büyük bir kesimin (yaklaşık 30 milyon) sorununa çözüm üreteceği umuduyla, Cumhurbaşkanı adaylarına duyurmanız dileğiyle sorunu ve çözüm önerilerimi size yazıyorum. Direkt kendilerine yollasam ellerine ulaşamayabilir, takdirlerinize!

Seçim öncesi, bütün Cumhurbaşkanı adayları meydanlarda değişik vaatlerde bulunmaktadır. Ancak yaklaşık 30 milyona yakın hayatı bloke olmuş yurttaş kesiminin üzerinden bu blokeyi kaldıracak, hayata bağlayacak çözümü hiçbir aday gündeme getirmiyor. Aşağıda sorunu ve sorunu yaşayan bir yurttaş olarak da çözümünü sunacağım. Dilerim; sayın adaylar incelerler ve seçim öncesi gündeme getirerek, hem kendi kazanma umudunu arttırır hem de bu 30 milyonluk kesime umut olurlar.

Bugün yaşanan krizler nedeniyle, ticaret erbabından, serbest meslek sahibinden, çiftçiden ve sade vatandaştan olmak üzere yaklaşık 30 milyon yurttaş (biraz fazlası, eksiği olabilir) iflaslar, ödenemeyen ticari krediler, çiftçi kredileri, KOBİ kredileri, konut kredileri, araç kredileri, bireysel krediler, tüketim kredileri, kredi kartı borçları, senetle alışveriş borçları, vergi, SGK, elektrik, gaz, su parası borçları nedeniyle kara listededirler. Gerek ülkede ekonomik anlamda her şeyin kötüye gitmesi nedeniyle kur artışları ve gerekse devamlı katlanan gecikme faizleri nedeniyle ödenemeyen bu borçlar kişilerin, ailelerin hayatını nasıl etkilemektedir, yaşayan bilir.

Anlatayım da sayın adaylar ve bilmeyenler de öğrensin. Mesela; ben 40 yıl ticari faaliyette bulunduktan sonra iflas ettim. Faal olduğum yıllarda vergi rekortmeniydim. Vergi dairelerinden takdirnamelerimi sunabilirim. Ancak 2008’de başlayan kriz nedeniyle; bütün mal varlığımı, evimi, arabalarımı kaybettim. Resmen cıs cıbıl bir emekli maaşına kaldım. Artık kredi kartı alamıyorum, hiçbir ticari faaliyette bulunamıyorum, bankada hesap açıp hesabımda 100 TL dahi para tutamıyorum, iflas eden firmamın elektrik, gaz, su borçları nedeniyle sözleşmelerinde imzam bulunduğu için kirada oturacağım eve elektrik, su, gaz, bağlatamıyorum, adıma cep telefonu hattı alamıyorum.

Bazı dostlarımın “üç beş destek olalım, senin kırk yıllık deneyimin var, tekrar ayağa kalkabilirsin” demelerine rağmen; kıpırdayamıyorum, adım atamıyorum.

Bu saydığım sıkıntıları ticaret erbabından, serbest meslek sahibinden, çiftçiden ve sade vatandaştan olmak üzere, yaklaşık 30 milyon yurttaş birebir yaşıyor. Halbuki bu insanlara bir çözüm geliştirilse; tekrar katma değer sağlarlar, üretirler, devlet vergisini alır, bankalar başta olmak üzere piyasalar nefes alır, en önemlisi de 30 milyon ölünceye kadar bu sorunları yaşamaktan kurtulur ve hayata bağlanır, ailelere huzur gelince ülkeye huzur gelir. Piyasalar, ticaret canlanır, canlanmanın ötesinde piyasalar uçuşa geçer.

ÇÖZÜM:

1. Batı Avrupa ülkelerinde uygulanan ve bizde de pekala uygulanması mümkün olan; iflas eden borcunu ödeyemeyen, acze düşmüş ticaret erbabı, çiftçi ve özel şahısların aczini beyan etmeleri halinde yeni bir beyaz sayfa açılması uygulaması ülkemizde de uygulanabilir.

2. Bir milat tarih belirlensin. Örneğin; 1 Haziran 2018. Bu tarihten önce tahakkuk etmiş kamu ve özel sektör alacaklarından dolayı borçluların mal varlıklarına, banka hesaplarına konulmuş haciz ve icra işlemleri aynen devam etsin, paraya çevrilebilenler çevrilsin, borçlara mahsup edilsin.

3. Ancak haciz beyanında bulunanların, 1 Haziran 2018’den önceki borçlarından dolayı 1 Haziran 2018’den sonra açılacak banka hesaplarına, edinilecek mal varlıklarına, yeni ticari faaliyetlerine icra takibi yapılamasın (yeni borçlar için takip yapılabilsin). Çünkü; zaten eski borçlardan dolayı, alacaklılar bulabildiği para, menkul, gayrı menkul ve araçlar ile her türlü mal varlıklarına el koymuş bulunuyorlar ve bu işlemlerin aynen eski borçlar için, eski mal varlıklarında devam etmesinde sakınca yok. Koruma, yeni faaliyetlere, eski borçlardan dolayı yapılacak takiplere karşı yapılsın. Yeni faaliyet döneminde oluşacak borçlanmalardan dolayı koruma olmayacak zaten.

4. Yasal düzenlemelere rağmen eski borçlardan dolayı yeni faaliyetlere takip yaparak, kişiye, faaliyete zarar veren kötü niyetli alacaklılara, gereken özeni göstermeyen resmî kurumların yetkililerine maddi, manevi yaptırımlar ve cezalar uygulanmalı.

5. Emekli maaşları haczedilemediği halde emekli maaş hesaplarına gönderilen hacizler uygulamada işleme alınmasa da emekliye maaşı tam ödense de bir ihtiyacı için emekli maaşını teminat gösterip kredi çekmek istediğinde ”hesabınızda haciz var” denilerek, kredi verilmemektedir. Bu anlamsız kısıtlama da kaldırılmalı.

6. Sayın adayların ekonomi kurmayları bu sorunu ve Batı’daki örnekteki gibi çözüm önerilerimi incelediğinde, eminim ki yasal düzenlemeler yapıldığında bunların uygulanabilir çözümler olduğunu görecekler ve 30 milyon insanın yeniden doğmasına ve piyasaların da canlanmasına vesile olacaklardır. İstenirse, detayları yüz yüze de anlatabilirim. Aslında bu önerimi AKP’ye de yaptım ancak ses çıkmadı, sorunun kaynağı bizzat kendileri olduğu için çözüm bulmaya niyetleri ve nitelikleri olmadığını anladım.

Takdirlerinize arz ederim.”

Türker Ertürk

E. Amiral, Araştırmacı – Yazar

SİYASİ DOSYA /// AYDIN ÜNAL : Aday adaylarına tavsiyeler.


Aday adaylarına tavsiyeler…

24 Haziran’da seçim var. Hayırlı olsun. siyasete girecek aday adaylarının yürekleri çoktan kıpır kıpır etmeye başladı. İşin teori ve pratiğinde az da olsa tecrübe edinmiş bir siyasetçi olarak her biri birer külçe altın değerindeki tavsiyelerimi aday adaylarıyla paylaşmayı mesuliyet addettim. Buyurunuz:

* İlk olarak siyasete neden girdiğinizi anlaşılır bir şekilde izah edin. Vatan, millet, hizmet gibi hamasi kavramlara hiç başvurmayın. Siyasete girmeyi siz talep etmediniz, sizi ittiler. “Ben aslında siyasete girmeyecektim ama halk istiyor” diyebilirsiniz. “Yeni sistemde artık nitelikli siyasetçilere ihtiyaç var” ya da “siyaset bize ihtiyaç duydu” gerekçelerini de kullanabilirsiniz. “Genel Başkan istedi, çok ısrar etti, kıramadım” şeklindeki gerekçe daha vurucu bir etki oluşturabilir.

* Siyasette “görünür” olmak hayati derecede önemlidir. Bir ortama girdiğinizde ilk olarak objektiflerin açısını hesaplayın. Objektiflerin odaklandığı biri varsa, onun sol omuz arkasında konumlanın. En öne geçmek için önünüze geleni çiğneyebilir, omuz vurarak saf dışı bırakabilir, önünüzdekini tutup kenara atabilirsiniz. Protokol koltuklarını gözünüze kestirin ve vinç gelse kaldıramayacak gibi oturun.

* Siyasette her zaman “görünür” olmak da iyi değildir. Eğer kavga, dövüş, mücadele, risk varsa kimseye hissettirmeden ortadan kaybolun. Böyle zamanlarda önlerde olup yüzünüzü eskitmeyin. Kavganın sonunda zafer varsa herkesi kenara iteleyip muzaffer komutan edasıyla en öne geçin.

* Aday adaylığı bir unvan değildir. Ne olur isminizin altında “aday adayı” yazan parti logolu kartvizitler bastırmayın.

* Partilerin kurumsal kimlikleri vardır. Kafanıza göre slogan belirlemeyin, afiş, broşür bastırmayın. Siyasi maceranızı başlamadan bitirmeyin.

* Lider gibi konuşmaya, onun gibi giyinmeye, onun gibi görünmeye kalkışmayın. O lider. Lider’in koltuğuna göz dikmiş gibi hırslı da davranmayın, Biraz kendiniz olun.

* Varsa lüks araçlarınızı gözlerden kaçırın; halktan biri gibi görüneceğim diye hurda araçlara da binmeyin, hoş karşılanmaz.

* Sevmiyor ya da hayatınızda hiç tatmamış olabilirsiniz ama herkesin görebileceği yerlerde simit yemek sizi hedefe taşımada etkili olabilir.

* Giyiminize azami dikkat edin. Ceketinizin sol cebine renkli mendil takmanızı isteyenler olacaktır, takmayın. Güneş gözlüğü iticidir, kullanmayın. Milletvekili rozetine benzeyen çok rozet var, bir tane edinin ve takın. Beyaz çorap giymeyin. Şu düdük gibi gösteren kısa paçalı pantolonlardan kaçının. Uzun burunlu ayakkabı modası da geçti. Kıyafetinizin renklerini aday olacağınız partiye göre ayarlarsınız.

* Siz artık aday adayısınız. Yani sıradan bir insan değilsiniz. Yürüyüşünüze, tavır ve davranışlarınıza çok dikkat edin. Herkes sizi izliyormuş gibi davranın. Mütevazı olun ama tepeden bakın. Genellikle ortamlara girerken tevazu işe yaramaz. Salonlara, toplantılara girerken bakan tevazu ile davransa kimlik sorarlar. Ama siz şık kıyafetinizle, dik, kararlı, kendinizden emin yürüyüşünüzle, aday adayı olarak herkesin önünü ilikleyip sizi selamlamasını sağlayabilirsiniz. Bir eliniz cebinizde, kibirle, “naber dostum” dediğinizde tüm kapıları açabilirsiniz.

* Aday adaylığıyla birlikte konuşmalar yapmaya, nutuklar irad etmeye başlayacaksınız. Riskli konulardan özenle kaçının. Mümkün olduğu kadar anlamsız cümleler kurun. Çok uzun ve noktanın kullanılmadığı cümleler işinizi görecektir. Cümlenin başındaki konuyla sonundaki konu alakasız olursa dinleyenin kafası karışır ki bu da işinize gelir. Sizin için konuşmalarda önemli olan içerik değil tonlamadır. En basit mevzuyu gittikçe yükselen bir ses tonuyla anlatabilirseniz, ne kadar anlamsız olursa olsun çılgınca alkış alabilirsiniz. “Küreselleşme”, “Global”, “interaktif”, “ekolojik” “radikal”, “stratejik” gibi moda kavramları sıkça kullanın. El hareketlerinizle konuşmanızın uyumlu olması çok önemli değil. İlgili ilgisiz yumruğunuzu kürsüye vurun. Aday olacağınız partiye göre şairler belirleyip mısraları yerli yersiz konuşmanıza serpiştirin.

* Sosyal medyadaki her mecrada bir hesap açın. Aman ha siyasi konulara girmeyin. Önemli gün ve haftalar için mesajlar yayınlayın. Tıp Bayramı’nda, İzcilik Haftası’nda, Dünya Gümrük Günü’nde, Dünya Su Günü’nde, Kalp Haftası’nda, Müzeler Haftası’nda, Dünya Sigara İçmeme Günü’nde ve bilumum önemli günlerde yanlış anlamalara mahal vermeyecek, suya sabuna dokunmayacak mesajlar atın. Bolca çiçek, böcek fotosu kullanın. Genel başkanınızın ve kritik mevkilerdeki parti büyüklerinizin sosyal medya mesajlarını rt’lemeyi, fav’lamayı, layk’lamayı aman ihmal etmeyin.

* Sosyal medyada, sizi halkla iç içeymiş gibi gösteren bolca fotoğraf yayınlayın. Samimi gibi görünün. Seçilinceye kadar halkın her türlü nazına, niyazına tahammül edin.

* Sizi aday adaylığından adaylığa taşıyacak mekanizmaları doğru tespit edin. Yanlış mevki ve isimlere yatırım yapmayın. Yükselmek istiyorsanız, her basamakta ağırlıklarınızı geride bırakın. Bazı durumlarda yolu yola çıktıklarınızla yürürseniz hep arkada kalırsınız; yolda bulduklarınıza sarılın ve yükseldikçe eskilerini satıp yenilerine yapışın.

* “Seni aday yapacağım” “ya da listenin iyi yerine yazacağım” diyen dolandırıcılar musallat olacaktır, aman para kaptırmayın.

* Aday olamazsanız ya da olur da seçilemezseniz “Başkan beni bakan olarak değerlendirecek” deyin. Bu sizi 3-4 ay idare eder.

AK PARTİ DOSYASI : FETÖ elebaşı Gülen’i ziyaret eden 5 isim, AKP ‘de önemli noktalardan milletvekili adayı gösterildi.


FETÖ elebaşı Gülen’i ziyaret eden 5 isim, AKP’de önemli noktalardan milletvekili adayı gösterildi.

AKP’de teröristbaşı Fethullah Gülen’i ziyaret ederek hatıra fotoğrafı çektiren isimlerin aday adaylığı tartışma konusu olmuştu.

FETÖ ile birlikte fotoğrafı olan 12 AKP milletvekilinden 7’sinin 24 Haziran seçimleri için tekrar aday olduğu iddia edilmişti.

FETÖ’YÜ ZİYARET EDEN 5 İSİM AKP’DEN ADAY OLDU

27. Dönem Milletvekili seçimleri için YSK’ya aday listelerinin teslim edilmesiyle birlikte aday gösterilen isimler de tartışılmaya başlandı.

Pensilvanya’da FETÖ elebaşı Fethullah Gülen’le görüşen heyetteki 5 isim AKP’den milletvekili adayı gösterildi.

İşte o fotoğraf karesinde bulunan 5 milletvekili adayı:

İstanbul 1. Bölge 5. sıra milletvekili adayı Vedat Demiröz

Burdur 1. sıra milletvekili adayı Bayram Özçelik

Aksaray 1. sıra milletvekili adayı İlknur İnceöz

Siirt 1. sıra milletvekili adayı Osman Ören

Kayseri 5. sıra milletvekili adayı İsmail Tamer

CIA DOSYASI : Donald Trump’ın CIA Direktörü adayı Gina Haspel’den “işkence” sözü


ÖZEL BÜRO NOTU : NSA DÜNYADAKİ TÜM SİTELERİ GEZİYORMUŞ DİYORLAR. EĞER ÖYLEYSE BURADAN KUZENLERİ CIA VE YENİ BAŞKANI GİNA HANIMA İKİ ÇİFT LAFIMIZ VAR, İLETİRLERSE MUTLU OLURUZ. İNTERNETTE MK ULTRA YADA TELEGRAM ADI ALTINDA BİNLERCE YAZI VE VİDEO DOLAŞIYOR. İDDİAYA GÖRE ABD DERİN DEVLETİ TÜM DÜNYADA ZİHİN KONTROLÜ YAPIYORMUŞ. EĞER DEDİKLERİ KADAR DEMOKRAT VE İNSAN HAKLARINA SAYGILI İSELER ÖNCE VATANDAŞLARIN SAĞLIĞINA VE BİLGİ EDİNME HÜRRİYETİNE SAYGI GÖSTERSİNLER, BU KONUDA BİRİNCİ AĞIZDAN BİR AÇIKLAMA YAPSINLAR VE BU HABERLERİN DEZENFORME BİLGİ OLDUĞUNU VE BÖYLE BİR TEKNOLOJİYE SAHİP OLMADIKLARINI KAMUOYUNA AÇIKÇA DEKLARE ETSİNLER. ÇÜNKÜ 6 MİLYAR KÜSÜR İNSAN İÇİNDE BU HABERLERE İNANAN MİLYONLAR OLABİLİR. SUSKUN KALDIKLARI MÜDDETÇE BU İDDİALAR CIA’NİN İŞKENCE HANESİNE KAYDOLUR. ONDAN SONRA TÖVBE EDİP HACI’DA OLSALAR İNANDIRICILIKLARI KALMAZ. HERKES BU HABERLERİN ARKASINDA CIA VE NSA’İN OLDUĞUNA İNANDIĞI MÜDDETÇE İNSAN HAKLARI DERSİNDEN SINIFTA KALACAKLARDIR.

Donald Trump’ın CIA Direktörü adayı Gina Haspel’den "işkence" sözü

ABD Başkanı Donald Trump’ın Amerikan Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) Direktörlüğüne aday gösterdiği ve daha önce CIA’in işkence tekniklerini uygulamakla suçlanan Gina Haspel (61), bu tür yöntemlere karşı olduğunu ve kendi başkanlığı altında bu yöntemlere izin vermeyeceğini söyledi

·

Trump tarafından CIA Direktörlüğüne aday gösterilen Haspel, ABD Senatosu İstihbarat Komitesinde senatörlerin sorularını yanıtladı.

AA’nın aktardığına göre; 2001 yılındaki 11 Eylül saldırılarından sonra teşkilatın yurt dışı hapishanelerinde yapılan işkencelere adı karışan Haspel, senatörlerin işkence konusundaki zorlu sorularıyla karşılaştı. CIA’in Tayland’da kurduğu hapishanede birçok şüpheliye işkence edilmesinde rolü olduğu iddia edilen Haspel, kendini savundu.

HASPEL’E ZOR SORULAR

Halen CIA Direktörlüğüne vekalet eden Haspel, işkence yöntemlerinin işe yaradığını hiçbir zaman düşünmediğini ve bunların Amerikan değerlerine aykırı olduğunu dile getirdi. Trump’ın kendisine işkence yöntemlerini uygulaması konusunda talepte bulunması durumunda ne yapacağı sorusuna cevap vermekte zorlanan Haspel, bu tür bir talimatı reddedeceğini dile getirmekten kaçındı.

Trump’ın bu tür bir talepte bulunmayacağına inandığını kaydeden Haspel, "Teknik olarak yasal olsa bile CIA’in gayriahlaki olduğunu düşündüğüm bir eylemi yapmasına izin vermezdim. Buna kesinlikle müsade etmezdim." diye konuştu.

Senatörleri ikna etmekte zorlanan Haspel, oturumun bir yerinde, "Şahsi taahhüdümü ortaya koyarak şunu söyleyebilirim ki benim yönetimim altında CIA, bir daha bu tür bir tutuklama ve sorgulama programına dönmeyecektir." şeklinde vaatte bulundu.

Senato İstihbarat Komitesi’ndeki sürecin ardından Haspel’in ilerleyen günlerde Senato Genel Kurulunda da ifade vermesi ve burada oylanması bekleniyor.

HASPEL’E PROTESTO

Öte yandan Haspel’in oturumu sürerken salonda protesto gösterisi yapmaya başlayan bir kişi polis tarafından dışarı çıkarıldı. Haspel’e yönelerek "Eli kanlı Gina, işkenceci Gina" şeklinde bağıran protestocuya hemen müdahale eden polisin, adı açıklanmayan kişiyi hızla salondan çıkarması kameralara da yansıdı. Aynı dakikalarda Kongre binası önünde de bir grubun Haspel’i protesto ettiği bildirildi.

SENATODAKİ SÜRECİ

CIA’de 33 senelik deneyimine rağmen 2001 yılındaki 11 Eylül saldırılarından sonra teşkilatın yurt dışı hapishanelerinde yapılan işkencelere adı karışan Haspel’in, Senato Genel Kurulundaki onaylanma sürecinin oldukça zor geçeceği belirtiliyor.

Senatoda Cumhuriyetçiler 51’e 49 üstün olsalar da Cumhuriyetçi Arizona Senatörü John McCain’in memleketinde kanser tedavisi görmesi ve bir diğer Cumhuriyetçi Senatör Rand Paul’un (Kentucky) hayır oyu vereceğini açıklaması Haspel’in Senato Genel Kurulundaki oylamada işinin zor olduğunu ortaya koyuyor.

Haspel’in Trump tarafından CIA Direktörlüğüne aday gösterilmesi, teşkilatın ilk yurt dışı hapishanesini kurduğu Tayland’da birçok şüpheliye işkence edilmesinde rol oynadığı gerekçesiyle Washington’da tartışma konusu olmuştu.

Donald Trump, eski Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’ı görevden aldığını ve yerine Mike Pompeo’yu atadığını 13 Mart’ta Twitter hesabından duyurmuştu. Aynı paylaşımında Trump, Pompeo’dan boşalacak CIA Direktörlüğü görevine Haspel’i aday gösterdiğini ifade etmişti.

Haspel onay alması halinde teşkilat tarihindeki ilk kadın CIA Direktörü unvanını da alacak.

Bu arada Haspel’e demokrat senatörden de destek geldi.Haspel’i destekleyen ilk demokrat senatör Joe Manchin.